İstihbarat, son zamanların en tartışmalı konusu haline geldi. Sadece Türkiye’de değil, ABD ve AB’de de konu farklı boyutları ile tartışılıyor. Gelişmeler, tartışmaların önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini gösteriyor.
ABD istihbaratı ve Avrupa
ABD Başkanı Obama, birkaç gün önce, ülkesinin istihbarat faaliyetlerinde reforma gidileceğini açıkladı. Çünkü, Snowden hadisesi istihbarat dünyasında birçok tartışmayı tetikledi.
Avrupa Parlamentosu’nun yakın zamanlarda yayınladığı bir rapor, ABD’nin Avrupa’daki istihbarat faaliyetlerinin birlik yurttaşlarının temel haklarını ihlal ettiğini ortaya koyuyor. Detay için bakınız: “ABD’nin Gözetleme Politikaları ve Bunların AB Vatandaşlarının Temel Hakları Üzerine Etkileri.”
Obama, konuşmasında istihbarat faaliyetlerinin sadece ABD’nin değil Avrupalı dostların da iyiliği için yürütüldüğünü açıkladı. Argüman ikna edici görülebilir. Çünkü kimse yeni bir 11 Eylül saldırısı yaşamak istemiyor. Ancak istihbarat dünyasının ilgilendiği tek konunun “terörizm” olmadığını da biliyoruz.
Bu bağlamda ABD, “terörle mücadele” ihtiyacından çok daha fazla kişisel veri toplamaya devam ediyor. Nitekim sözünü ettiğimiz rapor, “milyonlarca insanın verilerini toplayan ABD istihbaratının bu alanı suiistimalden” söz etmektedir. Sonuçta, ABD’nin ülke sınırları dışında yürüttüğü veri toplama faaliyetleri, AB perspektifinden, geniş ölçekte bir hak ihlali olarak görülmektedir.
Obama, istihbarat faaliyetlerinin, “medeni haklar ve bireysel özgürlükleri” ihlal ettiği yönündeki bu eleştirilerin dikkate alınacağını belirtti. Bu çerçevede, kendi vatandaşlarını mahkeme kararı olmaksızın dinlemeyecek. Ancak aynı kuralın yabancılar için geçerli olmadığı da açık. Üstelik faaliyetlerin devam edeceğini de gizlemiyor.
ABD istihbaratının meşhur kurbanı
Başbakan Merkel’in telefonlarının gizlice dinlenmesi müttefikler arası krize neden oldu. Almanya kızgınlığını gizlemiyor. ABD’nin, bu ülke ile bir casusluk anlaşması imzalamaya yanaşmaması ise konuyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Obama’nın terör saldırılarını önleme konusundaki çabaları takdiri hak ediyor! Ancak, anlaşılmayan konu şu: Müttefik liderlerin cep telefonunu dinlemenin terörle mücadeleyle ne alakası var. Neyse ki Obama, ortalığı yatıştırmak için bu konuda kişisel garanti verdi. Ne kadar inandırıcı bilinmez ama “artık dostlarımızı dinlemeyeceğiz” dedi.
Tartışmalar boyunca en ilgi çekici olan İngiltere’nin tutumu idi. İngiltere, bir AB üyesi olarak diğer ortaklarla birlikte hareket etmek yerine ABD istihbarat örgütlerine yardım etmeyi ve veri paylaşmayı tercih etti. Tartışma boyunca da sessizliğini korudu.
Türkiye ve tartışmalar
Türkiye’nin içinde yer aldığı “üçüncü ülkelerin” durumu ise daha karışık. ABD istihbaratı ya da başkaları tarafından kişisel verilerin toplanmasını çok da önemsemiyor. İkincisi, iç politikada siyasi kutuplaşma o kadar derin ki, doğrularla yanlışları ayıran sınır artık yok olmuş durumda. Bu nedenle de istihbarat faaliyetlerinin dış ve iç politikayı etkileme gücü pek anlaşılmış görünmüyor.