Türkiye, geçen hafta Wall Street Journal’da çıkan bir makale üzerinden Milli İstihbarat Teşkilatı’nı ve Müsteşar Hakan Fidan’ı tartışıyor. Makale, müttefiklerin Suriye’de farklılaşan çıkarları ve politikalarından yola çıkarak Hakan Fidan’a dair toplumun zihninde bazı soru işaretleri yaratmaya çalışıyor. Haber-analizin son cümlesinde ise adı verilmeyen ABD’li bir istihbaratçı MİT için “dünyaya farklı gözlükle bakıyoruz” diyor.
İstihbarat örgütleri asla dost olmaz
Evet, ülkeler “dost” ve “müttefik” olsalar bile dünyaya farklı gözlükle bakabilirler. Çünkü çıkarları, değerleri farklı olabilir. Siyasilerin dünyayı farklı okuduğu durumda istihbaratçıların da bakışının farklı olması doğaldır. Fidan da bunu yapıyor.
İstihbarat kurumunun en önemli işi siyasi karar alıcıları “stratejik sürprizlerden” korumaktır. Herkesin hem fikir olduğu üzere, stratejik sürprizler sadece düşmanlardan değil dostlardan da gelebilir. Ayrıca, İstihbarat Örgütleri bir yandan ülkesini ve kendisini yabancı istihbarata karşı korurken bir yandan da örtülü operasyonlar yürütür.
Bu çerçevede istihbarat dünyasında “dost” ülkeler/devlet dışı aktörler de doğal hedeftir. Onların niyetlerini, planlarını, güç ve kapasitelerini öğrenmek de işin bir parçasıdır. Başka bir ifade ile politikacılar gerçek dost olabilir ama ülkelerin istihbarat örgütleri asla.
Kime sorarsanız sorun, ABD ve Avrupa Birliği’nin sıkı dost ve müttefik olduğunu söyleyecektir. Üstelik bu ülkelerin çoğu da NATO üyesidir. Tehdit algılamaları ve mücadele planları da ekseriyetle ortaktır. Aynı demokratik değerleri paylaşırlar ve çoğunlukla birlikte hareket ederler. Fakat ekonomik çıkarlar söz konusu olduğunda dostluk unutulur kıyasıya bir mücadele yürür.
Yoksa, Avrupa Birliği ABD’nin düşmanı mı?
İstihbarat dünyasında “dost” kavramının anlamını en iyi “PRİSM” skandalında gördük. CİA çalışanı Edward Snowden’in sızdırdığı ve Der Spiegel’in yayınladığı belgelere göre ABD istihbaratı, Avrupa Birliği’nin Washington ve Birleşmiş Milletler’deki bilgisayar sistemine sızarak tüm haberleşmeyi ele geçirdi. Üstelik belgelerde AB’den “hedef” olarak söz edilmektedir. Tüm tartışmalara rağmen işin profesyonelleri bunu gayet normal gördüler.
Makalede MİT’in Suriye’deki faaliyetleri eleştiriliyor. Ama diğer ülke istihbaratlarının neler yaptığından söz etmiyor. Oysa Suriye’de devam eden vekâlet savaşında istihbarat örgütleri birbirinin ayağına basmaya devam ediyor.
Örtülü operasyonlar istihbarat örgütlerinin önemli bir faaliyet alanıdır. Bu, yarı askeri faaliyetler, hükümetleri devirmeye ve ekonomik, politik krizler çıkartmaya kadar farklı alanlarda yürütülür. En hafifi ise propagandadır. Amaç kamuoyunun algısını değiştirmektir. WSJ’nin haber-analizinin içeriden de destek alarak bir “örtülü operasyon” yapma girişimi olduğunu söylemek abartı olmaz. İlginç olan ise makalenin mutsuzluklar üzerine kurulu ve yakın gelecekte olabileceklere dair bir işaret fişeği olmasıdır.
İstihbarat tartışmaları bir yana, MİT Müsteşarı Hakan Fidan yazının doğrudan hedefi. Evet, Fidan’ın kariyerindeki değişim göz ardı edilemez bir başarı öyküsüdür. Yazarların bu çerçevede zekice bir yol izledikleri de görülüyor. Politik rekabeti kişi üzerinden basitleştirmek ve somutlaştırmak kafaları karıştırmanın ve algıları değiştirmenin en işlevsel yoludur. Onlar da bunu yapıyor.
Bu vesile ile Kurban Bayramınızı kutlar mutluluklar dilerim.