Kanlı FETÖ darbe girişimi en fazla TSK’yı etkiledi. Bu çerçevede siyasi karar alıcıların ve komuta kademesinin önünde çözüm bekleyen iki büyük sorun var. Birincisi, genelde ülkeyi, özelde TSK’yı hızla krizden çıkarmak. İkincisi, TSK’yı hukuk, anayasal düzen ve demokrasi çerçevesinde yeniden konumlandırmak.
Beklemeye tahammülü olmayan ve bir bütün olan güvenlik ihtiyacımızın sorumluluğunun bir kısmı TSK’ya ait. Hiçbir tehdit, Türkiye’nin “Darbe sorunu var, taşlar yerine otursun” diye “centilmenlik” yaparak hedeflerini ertelemez. Tersine, bunu fırsat olarak görür. Nitekim bunun işaretlerini PKK saldırılarında görüyoruz.
Benzer nedenler yüzünden kriz durumundan hızla çıkmamız gerekir. Bunun için yeterli veri ve sağlıklı analize ihtiyacımız var. O halde TSK’da oluşan “hasar”a ve ölçüsüne yakından bakmak gerekir.
Darbe teşebbüsü, zaten Ergenekon, Balyoz, Casusluk, vb. davalar nedeniyle sarsıntılı bir dönemden geçen TSK’yı kötü bir anda yakaladı. Profesyonel kapasitesine ciddi hasar veren, “moral ve motivasyonu” olumsuz etkileyen gelişmelere dair uzunca bir liste yapmak mümkün.
FETÖ’nün iktidarı devirmek için TSK’yı koçbaşı gibi kullanmaya çalışması, sembol, organizasyon, emir komuta sistemini ve meşruiyetini suiistimal etmesi, katliam yapması kurumu ve tüm mensuplarını derinden sarstı.
Üniforma içindeki askerlerin niyetlerini, zihin dünyasını ayırt edecek bir araç olmadığından TSK’nın tüm mensupları aynı kefeye konuluyor. Acil tedbir alınmadığı takdirde, ordu mensupları “nefret edilen bir mesleğin icracısı” olarak sıfır moralle yola devam edecektir.
Öte yandan, ahlaken kabulü mümkün olmayan cinayetler, TSK’nın emir komuta sisteminde şüphe ve güvensizliği artırmakta, disiplini sarsmaya devam etmektedir. Darbecileri teşhir ederken kullanılan dil ve argümanlar emir komutayı zayıflatmakta, kışla içi düzeni olumsuz etkilemektedir.
Öte yandan, “darbe girişimi” kurumlar arası algı ve ilişkileri de zehirlenmeye devam ediyor. Özellikle istihbarat, polis, asker, jandarmanın ilişkileri hassasiyetle yönetilmesi gereken bir konu olarak masada duruyor.
Kanun Hükmündeki Kararname ve Yüksek Askeri Şûra kararlarıyla ordudan atılmalar, zaten hasar almış olan emir komuta sistemini ve amire güven duygusunu zedelerken, mesleğe saygıyı azaltıyor ve gelecek endişelerini artırıyor.
Gelişmelerin en çarpıcı olanı, kamuoyunda TSK’ya dair “duyguların” karmaşıklığı ve değişimi. Olayların sıcaklığı kayboldukça, bu duyguların farklılaştığı da görülüyor. TSK’nın hali ve belirsizlik, güvenlik algısını erozyona uğratıyor. Duygular âleminde hayal kırıklığı, üzüntü, utanç, acıma duygusu, intikam arzusundan endişeye uzanan geniş bir yelpazeden söz ediyoruz. Şimdi, öncelikle yapılması gereken, bütün bu olumsuz duyguların üstesinden gelerek hızla hayatı normale döndürmek olmalı.