Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Gül, Guardian gazetesine verdiği mülakatta Suriye konusuna vurgu yaptı. “Kimsenin, Afganistan’daki gibi bir durumun varlığına, Akdeniz kıyılarında müsamaha göstereceğini düşünmüyorum. Bu nedenle uluslararası toplumun Suriye konusunda çok katı bir pozisyonu olmalı” dedi.
Konuşmasında endişesinin nedenlerini sıralayan Cumhurbaşkanı Gül, başta Avrupa olmak üzere tüm ülkeleri “radikal” hareketlere karşı uyardı.

Akdeniz kıyısında Afganistan hayali!
Afganistan’da, yarım yüzyıldır büyük bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Ülke, yanlış politikalar sonucu sadece komşuları için değil tüm dünya için sorun üreten bir merkeze dönüştü ve büyük ihtimalle yeniden kaderine terk edilecek. Cumhurbaşkanı Gül’ün batıyı ikaz için Afganistan benzetmesi yapmasında büyük haklılık payı olmakla birlikte Türkiye açısından tablo daha da vahim.
Bugün Suriye, küresel bir sorun haline dönüşmekte Türkiye ise çok yönlü hedef haline gelmektedir. Birincisi, El Kaide ile bağlantılı “radikal” gruplar. İkincisi, sınır aşan boyutu ile mezhep ve etnik çatışmalar. Son olarak, çökmüş merkezi otoritenin neden olduğu güvenlik, sosyal ve ekonomik risklerdir. Etnik ve mezhepsel çatışma bölgesel nitelikte ve farklı karakterde olmakla birlikte, Cumhurbaşkanı Gül radikal gruplara dikkat çekti.
Türkiye’nin jeopolitiği, “radikal” grupların ilgisiz kalamayacakları kadar elverişli fırsatlar sunuyor. Yapay, uzun ve beşeri hareketlerin yoğun, denetimin zor olduğu bir siyasi sınırdan söz ediyoruz. Ayrıca, Avrupa, Rusya ve diğer hedef ülkelere ulaşmak için gerekli ana arterler Türkiye’den geçiyor. Dahası Türkiye’de de radikal grupların eylem iştahını kabartacak kadar çok hedef var. Üstelik ihtiyaç duydukları ideolojik/kültürel ağlara sınırın her iki yakasında da sahipler. Uzun yıllar yetecek kadar silah, patlayıcıyı depoladılar. Sahada hatırı sayılır tecrübeler kazandılar. Elbette bunları uygulayacak yerler arayacaklardır.

Ne yapmalı?
Radikal hareketleri önleme stratejisinin en hayati kısmını küresel, bölgesel işbirliği oluşturur. Oysa başta Suriye olmak üzere bölgede işbirliği yapılacak merkezi otoriteler etkilerini ve güçlerini yitirdiler. Uzun yıllar boyunca güvenlik üretebilecek kapasiteye de sahip olamayacaklar. Bir yıl içinde yaklaşık 6 bin insanın hayatını kaybettiği ve yüzlerce bombanın patlatıldığı Irak’ın bölgesel güvenlik ortamına katkısından söz edilebilir mi? Ya da merkezi hükümetlerle egemenlik mücadelesine giren devlet dışı aktörlerden güvenlik üretmesi beklenebilir mi?
Öte yandan ABD’nin yeni Ortadoğu politikaları ve AB ülkelerinin Suriye’den uzak durma çabaları tehlikenin bağıra bağıra geldiğini gösteriyor. Ötelenen Cenevre 2 toplantısı ilgisizliğin işareti. Ne yazık ki Cumhurbaşkanı Gül’ün ikazına rağmen Akdeniz kıyılarında yeni bir Afganistan doğuyor.
Batı’nın bir türlü almak istemediği mesajı umarız Türkiye alır. İlgililer, Suriye’den kaynaklanacak, var olanları etkileyecek “hibrid” sorunlara karşı “hibrid” mücadele stratejisi belirler. Sorun karakteri itibarı ile uzun ömürlüdür. Görünen o ki Türkiye bu konuda kaderi ile baş başa kalabilir.