Erdoğan, Almanya ziyareti öncesi yaptığı açıklamada Gülen cemaatinin faaliyetlerini şöyle tanımladı. “Devlet içinde böyle bir yapılanma bizim beka meselemiz haline gelmiştir, buna izin verilemez, dolayısıyla gereği neyse yapılacaktır.”
Açıklama üç nedenden önemli. Birincisi, bundan böyle konunun hükümet katında “güvenlik” açısından ele alınacağının ilanıdır. İkincisi, tehdit sınıflandırmasında cemaatin faaliyetleri en tepelerde yer almaktadır. Üçüncüsü, Erdoğan bu konuda kararlıdır.
Cemaat, hükümet için bir “güvenlik” sorunu ise bu durumda karakterinin, yapısının, güçlü ve zayıf yönlerinin iyi anlaşılması gerekir. Çünkü cemaat alışılagelmiş yapılardan çok farklı özelliklere sahip. Yanlış teşhis, stratejiler ve uygulamaların öngörülemeyen çıktıları olabilir.
O halde cemaati hükümet nezdinde müttefiklikten beka sorununa dönüştüren nedenleri anlamalı. Bunun için yapısal özelliklerine ve tarihine yakından bakmak gerekir.
Küreselleşen örgütlerin kaderi
Cemaat dünyaya açılınca, diğer zamane örgütler gibi küreselleşmenin etkisine maruz kaldı. Dini karakteri mutasyona uğradı. Dini bir örgüt olarak başladığı bu yolculuğu esnasında siyasi sınırların geçirgenliğini, demokrasi, serbest piyasanın ve dijital dünyanın fırsat alanlarını, gücünü keşfetti. Küresel ölçekte ilişkiler ve ittifaklar kurdu. Bütün bunları sıradan bireyin asla tek başına kullanamayacağı şekilde avantaja çevirdi. Bu durumu sürdürebilme güdüsüyle de “siyasi” güç elde etmeye girişti. Öte yandan başlangıçta avantaj olan uluslararası ilişkiler zamanla kendi “bekasını” etkileyecek yükümlülükler getirmeye başladı.
Kontrolsüz büyümenin önlenemez sonuçları
Cemaatin diğer “talihsizliği” hızla yatay ve dikey büyümedir. AKP iktidarında değişen ekonomik, politik, psikolojik eko sistem onun kontrolsüz ve hormonlu büyümesini sağladı. Bu durum örgütün içinde ve ilişkilerinde bir dizi soruna yol açtı.
Birincisi, nicelik artarken nitelik azalmaya başladı. Taraftar artarken, kalite ve cemaate giriş nedenleri çeşitlendi.
İkincisi, faaliyetlerin sektörel genişlemesidir. Cemaat zamanla ekonomiden medyaya, bürokrasiden, diplomasiye, yargıdan istihbarata kadar çeşitli alanlarda etkili oldu. Bu genişleme bir dizi sorunu da beraberinde getirdi. En dramatik olanı ise dini bir hareketin kamuoyu önündeki görünür yüzünün, polis, istihbarat, savcılık gibi işi gereği “kriminal” faaliyetler olan meslekler olmasıdır. Sonuçta cemaat toplumsal algıda “polis” ile özdeşleşti. Operasyonların medyatik boyutu nedeniyle de “polis kültürü” cemaat kültürüne baskın çıktı.
Üçüncüsü, cemaatin az sayıda üyesi varken işe yarayan yönetim ilkeleri, taktikleri ve denetim mekanizmaları ağ genişledikçe işlevsiz hale geldi, geleneksel merkezi kontrol kayboldu. Yerel yapılar otonomi kazandı, lider ile iletişim koptu ya da zayıfladı.
Dördüncüsü, AKP iktidarına kadar “gizli” hareket eden ve gizliliğin sağladığı “korunma” avantajlarını kullanan örgüt, güç elde ettikçe görünür hale geldi. Her ne kadar şimdilerde de örgüt sınırları belli olmasa da çekirdek ve coğrafi merkezi açığa çıktı.
Hükümetin gelişmeleri “beka sorunu” olarak tanımlaması, Cemaati kuşatan yerel eko sistemin yine değişeceğini gösteriyor. Her ne kadar cemaat küresel bir organizasyon olsa da, son tahlilde bu topraklar olmadan kendisi de ciddi bir “beka” sorunu karşı karşıya kalabilir. Özellikle de içeride “meşruiyeti” tartışılmaya başlanınca.