Başkalarını Ne Kadar Düşünüyorsunuz?

11 Ocak 2015

Başkalarının mutlu olmaları için elimizden geleni yaptığımıza inanırız. Fakat yine de bunun tam tersi olur. Yani çoğunlukla kendimizi düşünürüz. İnsanın kendi kendisini düşünmesinde sorun yoktur. Sorunu yaratan kişinin, “ben hep başkalarını düşünürüm” dediği halde kendini düşünmesidir.

Bazı şartlar öne sürerek başkalarına yardım eli uzattığımızda onları tam olarak düşünmemiş oluruz. Örneğin, “Bunu böyle yaparsan çok iyi olur, çünkü ben denedim ve……olmuştu. Söylediğin gibi yaparsan şöyle olur. Bence en iyisi benim söylediğim gibi yapmak“ şeklinde konuşmalar yaparız. Karşı taraftan destekleyici bir yanıt gelmediğinde ise “galiba sen beni anlamadın, aslında şunu demek istemiştim “ ya da “seninle uğraşamayacağım, nasıl istiyorsan öyle yap” şeklinde yanıt veririz. Bu da kızgınlık, öfke, diğerleri hakkında ileri geri konuşma gibi negatif sonuçlar doğurur. Bu tür yaklaşımlar başkalarına yardım etmekten çok onlara baskı uygulamakla ilgilidir. Tabii bir de başkalarını düşündüğünü söylediği halde kendini düşünen o çok sevmediğimiz insanlar gibi davranmış oluruz. Belki de bizi en çok mutsuz eden bu olur. Çünkü en derinden gerçekten insanlara yardım etmek ve onların iyiliğini düşünmek

Yazının Devamı

Hiç Bir Şey Hayal Ettiğimiz Gibi Gerçekleşmez

5 Ocak 2015

Bazen hoşumuza gitmeyen şeyler olur. Köşeye sıkışmış gibi hissederiz kendimizi. Her ne yapıyorsak bırakıp gitmek isteriz. Tüm bunların sebebi artık bize hizmet etmeyen bakış açılarıdır. Onlarla o kadar çok sıkı fıkı oluruz ki yaşamımızda yarattıkları acıyı fark edemeyiz hatta bu acının doğal olduğunu düşünürüz. Bu da bizi hayallerimizin hiç bir zaman gerçekleşmeyeceği yanılgısına düşürür.

Ben de geçmişte “ne yaparsam yapayım yeterli olmuyor” bakış açısı ile bütünleşmiştim. Bir başarının tadını çıkartmadan bir diğerine yelken açıyordum. Dur durak bilmeden bir şeyler yapmak beni öfkeli ve huzursuz yapmıştı. Bunun üzerine başarının peşinde koşmayı bıraktım. Fakat bu da benim depresyona girmeme sebep olmuştu. Neyse ki yaptığım ruhsal çalışmalar sayesinde sıkı sıkıya tutunduğum bakış acılarının bende acıya sebep olduğunu, bu acıyı çekmek zorunda olmadığımı yani her zaman farklı seçeneklerimin olabileceğini, her şeye rağmen bu dünyada güzel şeylerin olduğunu anladım. Artık hayat, deneyimlerim, çevrem daha farklı görünmeye başlamıştı. Örneğin; Çok cesaretli olmadığıma düşündüğüm halde doğru dürüst yolun olmadığı, çok az insanın yaşadığı yerlere tek başıma dolaşmaya gittim ve bundan

Yazının Devamı

Yeni Yılda Sizi Neler Bekliyor?

28 Aralık 2014

Her yeni yıl geldiğinde artık bir şeylerin değişmesini, dönüşmesini isteriz. Ocak, şubat derken mart ayı gelir, bir de bakmışsınız aynı tas aynı hamam. İçinizden bir ses “Bu yılda böyle geçecek ” der ve yaşamınıza devam edersiniz. Böylesi bir rutinden kurtulmak isteyenler için uygulaması çok kolay bir proje önermek istiyorum. Bu projenin adı “2015 yılı için hedef belirleme projesi”. Bu proje sayesinde hayallerinizin nasıl gerçekleştiğini izleyebilirsiniz. Çünkü “Hayaller size rağmen gerçekleşirler”

Ben bu projeye 2006 yılında dahil oldum. 2006 yılında gerçekleşmesini istediğim hedef sayısı125 adetti. Hedef odaklı bir yapım olduğundan önceleri bu 125 hedef ile yüzleşmek keyifli olmamıştı. Fakat hedefler birer birer gerçekleşmeye başladığında proje farklı bir boyuta geçti. Ve çok keyif almaya başladım.

Hedef belirleme projesinin bir sürü faydası var. Bir kere başkalarının sizin için belirledikleri hedeflerden çok kendi hedeflerinize odaklanma fırsatını buluyorsunuz. Özellikle kendi adına karar veremeyen başkalarının fikirlerine dayanarak yaşamını sürdürenler için gerçekten büyük bir fırsat olabilir! Bu projenin başka bir faydası da hedeflerinizle ilgili ne kadar alçak

Yazının Devamı

Değişik Bir Yeni Yıl Mesajı...

22 Aralık 2014

Zamanımızın çoğunu keyif almak, övgü kazanmak, tanınmak, kazanç sağlamak için harcar, herhangi birisi gerçekleştiğinde mutluluktan havalara uçarız. Sonrasında ise bu mutluluğu sürekli kılmak için uğraş veririz. Peki, başarılı olur muyuz? Uzun vadede hayır. Çünkü kaybetme korkusu bazen öyle güçlü olur ki bir süre sonra acı, eleştiri, suçlama, gözden düşme ve kayıp hislerinden birinin ağına düşüveririz. Örneğin keyif aldığımızda, sonsuza kadar devam etmemesi acı veriyor ya da ün sahibi olduğumuzda, gözden düşme riski her an ensemizde olduğundan acı çekiyoruz. Bu döngüden kurtulmak için; bir şeyleri kaybettiğimizde nasıl tepki gösterdiğimizi, acı ya da keyif aldığımızda nasıl hissettiğimizi, eleştiri aldığımızda hissettiğimiz acı ya da zevkin yanında değişik hikayeler üretip üretmediğimizi, birileri övdüğünde nasıl tepki gösterdiğimizi, suçlandığımızda nasıl tepki gösterdiğimizi araştırmalıyız. Aslında yapılacak bu araştırma başlı başına bir öğreti ve Budistler buna “8 dünyevi dharma “ diyorlar. 8 dünyevi dharma, övgü/eleştiri, kazanç/kayıp, zevk/acı, Ün/gözden düşme gibi zıtlıklar üzerine çalışmakla ilgilidir. İsterseniz bu yazdıklarımı “övgü” konusu ile analiz edelim;

Diyeli

Yazının Devamı

Gerçek Patron Kim?

15 Aralık 2014

İnsanlığa faydalı olacaklar ile zarar vereceklerin tasarlanmasında zihnin imgeleme gücünün rolü büyüktür. İmgeleme gücünün genelde hangi tür tasarımlarda aktif olacağı ise zihnin en çok odaklandığı temalar belirler. Başka bir deyişle, zihin en çok neye odaklanır ise onu deneyimleriz. Zihnin, şimdiye kadar odaklanılan şeyleri izleyerek“ bak güzelim, şu aralar odaklandığın şeyler senin hayatını çıkmaza götürecek, dikkat et” ya da “şu sıralar muhteşemsin, evrene bir sürü faydalı şeyler yaptın, aferin” tarzında raporlama yaptığı görülmemiştir. Zihin, tıpkı lambanın cini gibidir. Neye odaklanırsak onu gerçekleştirir. Bu da hayatımızın gerçek patronun kim olduğunu net bir şekilde gösterir ki bu gerçek patronda bizden başkası değildir.

Diyelim ki bu sabah kalktığınızda gününüzün güzel geçmesini çok istediniz ve bu niyetle evden ayrıldınız. Zihniniz bu isteğinizden hemen haberdar olacak ve bu isteğinizi gerçekleştirmek için gününüzün güzel geçmesini sağlayacaklar ile engelleyeceklerin listesine dikkatinize getirecektir. Negatif şeylere tutunma alışkanlığı olanların çoğunlukla günlerin güzel geçmesini engelleyecek olanlara odaklanacağını söylemek için falcı olmak gerekmez.

Yazının Devamı

Beni Neler Mutlu Eder?

9 Aralık 2014

Hayatta bir çok zorlu deneyimin üstesinden gelebilsek de sıra “Beni Neler Mutlu Eder? “ sorusunu yanıtlamaya geldiğinde zorlanırız. Sizce, insanlar “ Beni Neler Mutlu Eder?” sorusuna yanıt vermekte neden bu kadar çok zorlanırlar. Hatta “Beni Neler mutlu eder? “ şeklindeki basit bir soruya yanıt bulunabilmesi için meditasyon, koçluk gibi bir sürü sistemler yaratılmıştır.

Evet, gerçekten de “Beni Neler Mutlu Eder?” sorusunun zorluğu, “evet “ ya da “hayır” şeklinde kolayca yanıtlanamamasından değil, verilecek yanıtın başımıza bir sürü iş açacak olmasından kaynaklanır. Çünkü “Beni Neler Mutlu Eder?” sorusuna yanıt vermeye başladığımızda “DEĞİŞİM” kaçınılmaz olacaktır.

Değişim, en korkulu rüyalarımızdan biridir. Çünkü, yıllarca iğne oyası gibi ince ince yapılandırdığımız yaşam kulesinin kağıttan yapılmış olduğunu fark etmemizi sağlar. Bu gerçekle yüzleşmek her yiğidin harcı değildir. Sahip olduklarımıza tutunmak, onları bir türlü bırakmamak daha kolay gelir. Hatta sahip olduklarımıza o kadar çok sahip çıkarız ki etik olmayan davranışlarda bulunmayı bile seçmiş olabiliriz. Bu da başkalarının acı çekmesi anlamına gelir ki, gerçek mutluluk başkalarının acı

Yazının Devamı

"Zarar Vermemek" Projesini Kim Desteklemek İster?

2 Aralık 2014

Tarihte bir çok değerli insan dünyaya barışı getirmeye çalıştı. Anlaşılan barış denilen şey, öyle bir ya da iki kişinin isteği ile olabilecek bir şey değil. Ben diyorum ki barışı, hep birlikte “ zarar vermemek” konusuna odaklanarak yaratabiliriz. Geçmişte kadim bilgiler ve dini felsefeler sürekli zarar vermemenin kutsallığından bahsettiler. Hatta kendimize ve başkalarına zarar vermemeyi öğrenme ve saldırmamanın iyileştirici gücü hakkında Budist bir öğreti bile var.

Başkalarına zarar vermemek, kişinin kendisine zarar vermemesi ile başlıyor. Ben kişinin kendisine zarar vermemesini iğne oyası yapmaya benzetiyorum. Bildiğiniz gibi iğne oyası uzmanlık, kararlılık ve sabırlı olmayı gerektirir. İşte zarar vermemek de aynı şekilde “zarar vermemek” konusunda bilgili olmayı, kararlılığı ve sabrı gerektiriyor. Şimdi kişinin kendisini geliştirmesinin neden iğne oyasını işlemeye benzettiğimi açıklamak istiyorum.

Zarar vermemek, dediğimizde akla gelen ilk şey “şiddet uygulamamak” olur. Dövme, öldürme gibi fiziksel saldırılar ve başkalarının eşyasını çalmayı şiddet uygulamalarına örnektir. Bir de zihin ve ifade ürünü olan şiddet uygulamaları vardır. Genelde bu tarz uygulamaların

Yazının Devamı

Zarar Vermemek

22 Kasım 2014

Bir önceki “Kendini Sevmek Neden Bu Kadar Zor”başlıklı yazımda etik olmanın kişinin kendisini sevmesi ile olan bağlantısından bahsederken, etik davranışların listesini paylaşmıştım. Bu listeye şöyle bir göz attığınızda ana fikrin “ Zarar Vermemek” olduğunu göreceksiniz. Gerçekten de huzuru bulmak, yaşamınızda sevgiye daha fazla alan açabilmek için “ Zarar Vermemek” çok önemli bir adımdır. Sevgili Pema Chodrön’in “ Herşey Darmadağın Olduğunda” isimli kitabında, “Zarar Vermemek” ile ilgili çok güzel bilgiler paylaşmış. Aranızda insanın kendisini nasıl sevebileceği konusu ile ilgilenen var ise bu kitap çok iyi bir rehber kitap olabilir. Aşağıda Pema Chodrön’in “ Zarar Vermemek” ile ilgili bilgece yazısını bulabilirsiniz.

“Bir zamanlar genç bir kadın savaşçı vardı. Öğretmeni ona korkuyla savaşması gerektiğini söyledi. O bunu yapmak istemedi. Bu çok saldırgan görünüyordu; korkutucuydu; düşmanca görünüyordu. Fakat öğretmeni bunu yapması gerektiğini söyledi ve girişeceği bu savaş için ona talimatlar verdi. Savaş günü geldi, çattı. Öğrenci savaşçı bir tarafta durdu. Korku diğer tarafta durdu. Savaşçı kendini çok ufak hissediyordu ve korku büyük ve öfkeli görünüyordu. Her ikisinin

Yazının Devamı