Bu yazı içeriğini “Doğru nefes almakla ilgili kafası karışanlara Özel” başlıklı yazımda da özetlemiştim. Bazı bilgilerin gözden kaçtığını düşünerek revize ederek tekrar yazıyorum
Yaşam ve Oksijen arasında sıkı bir bağlantı vardır. Bedende oksijen oranı arttığında beden daha fazla enerji üretir. Bedenin daha fazla enerji üretmesi daha iyi çalışması anlamına gelir. Zaten bu yüzden de doğaya çıkıp daha fazla oksijen aldığımızda ya da spor yaptığımızda kendimizi daha enerjik hissederiz. Fakat yine de oksijenle ilgili talihsiz söylevler yapılır. Örneğin, ortaya birisi çıkar “ Fazla miktarda oksijen zararlıdır” deyiverir. Hatta uzmanlarca yazılı kitapları referans gösterir.
Aslında bu söylem doğrudur sadece paylaştıkları bilginin diğer tarafından bahsetmeyi atlamışlardır. Evrende var olan her şeyin hem zararlı hem de faydalı tarafı vardır. Sadece faydalı ya da sadece zararlı olan bir şeye rastlayamazsınız. Örneğin; ilaçların faydalı tarafları da vardır, zararları da….Fazla miktarda alınan ilaçlar şifalandıracağına öldürebilir. Ya da güneşin parlak güzel ışığına fazla maruz kalırsanız cildiniz zarar görür gibi. Bu örnekleri daha da çoğaltılabiliriz. Sonuç olarak;
- Fazla
Nefes almanın tek bir durum dışında tehlikesi yoktur. Hatta bildiğiniz gibi yaşamda kalabilmek için nefes almaktan başka çaremiz yoktur. O tek bir durum ise anormal şekilde derin ve hızlı soluk alındığında ortaya çıkar. Bu duruma Hipervantilasyon denir. Bir dakika içerisinde alınan nefes sayısının erkekler için 12-14, kadınlar için ise 14-15 olması önerilir. Bu değerlerde aşırı artış bedendeki karbondioksit miktarında değişime sebep olur. Kandaki karbondioksit oranı, kandaki oksijen oranı kadar önemlidir. Çünkü karbondioksit bedendeki alkalin ve asit karışımının istenilen oranda kalmasına yardımcı olmaktadır.
Nefes konusunda uzman Dr. Robert Fried yaptığı klinik çalışmalar sonrasında böbrek rahatsızlıkları, diabet, dikkat bozukluğu, ellerde ve ayaklarda soğuma, baş ağrıları, aşırı tepki verme, kaslarda gerginlik ve kasılmanın hiperventilasyonun sonucu olduğunu tespit etmiştir.
Hipervantilasyonu önlemeye yönelik uygulamalar şunlardır. ;
1- Gün içinde nefesinizin hızlanıp hızlanmadığını gözleyin. Hızlandığını fark ettiğinizde bedeninizi rahatlatın ve diyafram nefesine yönlenin. Nefes alışınızın tam ve derin olmasına ve nefes verişinizin tamamlanmış olduğundan emin
Hayat amacınıza ulaşmak istiyorsanız, yapabileceğiniz 3 şey var.
Öğrenmek, Deneyimlemek (Öğrendiğinizi) ve Paylaşmak
Bu üç şeyi hayata geçirebilmenin yolu ise, bol bol empati kurmak ve sahip olduklarınızı paylaşmaktan geçiyor. Paylaşmak derken, hemen gidin paranızı diğerleri ile paylaşın demek istemiyorum. Paranız cebinizde kalsın. Mesela gülümsemenizi paylaşın.
Gün içinde sürekli bir şeylere takılıyoruz ki, yaratabildiğimiz tek şey var o da bağımlılıklar. Bir şeylere tutunarak yaşadığımız sürece hayat amacımızdan uzaklaşıyoruz. Hayat amacımızı dışarıda aramak yerine dışarıyı içimizde neler olduğunu bulmak için kullanmalıyız. Fakat ne yazık ki tutunmaya devam ediyoruz ya da tutunduklarımızı kaybetmemek adına bazı aksiyonlar alıyoruz. Bu da öğrenmeyi, öğrendiklerimizi deneyimlemeyi ve de paylaşmayı engelliyor. Bunun için de sahip olduğumuz enerjinin frekansını arttırmaktan başka çaremiz yok. Sürekli stres, endişe, korku, bağımlılıklar varsa enerji frekansı düşük, bunların tam tersini olduğunda ise enerji frekansı yüksektir.….Enerji frekansını doğal yoldan yükselten tek şey ise nefes alma teknikleridir.
Bağlantılı açık nefes yaparak bedeninizde var olan yaşam enerjisini
Bir süredir nefesin fiziksel rahatsızlıklar üzerindeki etkisinden bahsediyorum. Bu haftaki yazımda ise nefesin zihinsel/duygusal rahatsızlıklar üzerindeki etkisinden bahsetmek istiyorum.
Nefese başladığımda fiziksel bir rahatsızlığım yoktu. Kendi kendini sabote, otoriteye karşı gelme, alışveriş, anne ve iş gibi bağımlılıkları şeklinde zihinsel/duygusal rahatsızlıklarım vardı. O zamanlar bu rahatsızlıkların normal olduğunu düşünüyordum. Nefes seansları yaptıkça farkındalığım arttı. Aldığım güçlü rehberlikler sayesinde zihinsel/duygusal rahatsızlıklarımı sağlıklı bir süreç içinde dönüştürebildim, dönüştürmeye de devam ediyorum. Peki, nefes bunu nasıl başardı?
Bu sorunun yanıtını Dr. Judith Kravitz’in” Derin Nefes al Neşe ile Kal” isimli kitabından alıntı yaparak açıklamak istiyorum.
Nefes zihinsel sağlığımızın anahtarıdır. Nefes alışımızın derinliğini, ritmini ve hızını değiştirerek kimyamızı da değiştiririz. Bu değişiklikler olurken, zihin daha da pozitifleşir ve böylece bakış açımız ve tutumumuz (olaylara karşılık verme şeklimiz) da değişir, neşe, sevgi gibi pozitif duyguları daha çok deneyimlemeye başlarız. Artan oksijen sadece fiziksel beynin ve bilinçli zihnin
İki kez Nobel ödülü kazanan Dr. Otto Warburg bir hücrenin sahip olduğu oksijeninin yüzde altmışından yoksun bırakıldığında, kanserli hücreye dönüştüğünü keşfetmiştir.. Dr. Otto Warburg, O2’nin dokulardaki bu artışı kendi hücrelerimizin ve bedenlerimizin sağlığını geliştirirken, bakterilerin ve kanser hücrelerinin yok edilmesine yardımcı olduğunu ifade etmektedir.
Sevgili nefes hocam Dr. Judith Kravitz, nefesi keşfetmeden önceki hayatında, gırtlak kanseri olduğunu öğrendiğinde altı ay boyunca sürekli nefes alıp vermiş, beslenmesine dikkat etmiş. Altı ayın sonunda ne olmuş dersiniz? Boğazındaki nodüller kendiliğinden yok olmuş. Sonrasını ise çoğunuz biliyor, transformal nefesi bizlerle paylaşmaya başlamış.
Nefesin mucizevî etkisini deneyimleyen bazı uzmanlar ise şunları söylüyor;
Nathaniel Altman. (Oxygen Healing Therapies isimli kitabı)
“Oksijen yetersizliği hücrenin kanser olmasında çok önemli bir rol oynamaktadır.”
Dr. Harry Goldblatt, Journal Of Experimental Medicine
“Kanserin sadece tek bir ana sebebi vardır. O da anaerobik ( oksijen yetersizliği ) hücre aktivitesinin normal oksijen aktiviteli hücrelerin yerini almasıdır.
Kanser üzerine araştırmaları sebebi
Uyku apnesi, uyku sırasındaki solunum duraklamalarından kaynaklanan ve uyku düzeninin bozulmasına sebep olan önemli bir hastalıktır. Solunum sistemi ile bağlantılı diğer rahatsızlıklarda olduğu gibi bilinçli nefes çalışmaları uyku apnesine de iyi gelmektedir. Derin ve bağlantılı nefes alma tekniği kullanılarak solunum kapasitesinin artması ile de nefes alış verişte rahatlama olur. Rahatlamanın sonucunda ise bedendeki oksijen oranı artar. Ve bu da uyku apnesi rahatsızlığı olanlar için daha kaliteli yaşam anlamına gelir.
Geçtiğimiz yıllarda bir hafta süren yoğun nefes programlarından birine uyku apne rahatsızlığı olan Osman bey katılmıştı. Osman bey, geceleri uyurken cihaz kullanıyordu. Uzman arkadaşlarla birlikte Osman bey’i sürekli nefes alması konusunda cesaretlendirerek çalışmalarımıza başladık. Üçüncü gece Osman bey odasına çekildiğinde nefesin aktive ettiği yaşam enerjisinin verdiği cesaretle cihazı kullanmadan uyumayı denemiş ve de gece boyunca cihaza ihtiyaç duymadan bebekler gibi uyumuştu. Bu aşamaya da sadece 6 tam nefes seansı sonrasında gelmişti. Bu da onun kendine olan güvenini bayağı arttırmıştı. Kendini artık daha güçlü hissediyordu. Başta Osman bey olmak üzere
Akciğerler de nefes alma kapasitemizi temsil eder. Kişinin nefes darlığı var ise bu hayatına da yansır. Yaşamda darlık, kendini her türlü yeni deneyime kapamak anlamına gelir. “Bu benim başıma gelmesin”, “ artık kavga etmemeliyim”, “ öfkemi ifade etmemeliyim”, “ sevincimi, “mutluluğumu belli etmemeliyim.”,” şimdilik bunu yapmayayım”,şeklindeki kurallar yumağı içinde hayatımızı sürdürürüz. Sağlık ve Nefes serisine akciğer hastalıklarından biri olan KOAH rahatsızlığı ile devam etmek istiyorum.
***-KOAH, Kronik Obstrüktif Akçiğer Hastalığı’dır. Halk dilinde "kronik bronşit", "müzmin bronşit" gibi adlarla bilinen KOAH, akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı olarak soluk alıp verme sırasında hava akımının kısıtlanması ile nitelenen bir hastalıktır. Bu hastalığın en önemli özelliği, akciğerlere giren ve çıkan havayı, soluk darlığına neden olacak kadar kısıtlayabilmesidir. Dünya genelinde ölüm nedenleri arasında altıncı sırada yer alan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı'nın artış oranı % 163 gibi yüksek bir sayıdır.-***
İki buçuk günlük Nefesini Yeniden Kazan çalışmasına KOAH rahatsızlığı olan bir bayan katılmıştı. Nefes çalışmalarının akciğerlere iyi geldiğini
Kalp ve yüksek tansiyon rahatsızlıkları olanlar genellikle kısıtlı nefes alırlar. Kısıtlı nefes hoşumuza gitmeyen bir duyguyu kabullenmekten kaçındığımızın işaretidir. Nefesimizi tutarak duyguları durdururuz. Baskılanan duygular bir şekilde bilinçaltımızda taht kurarlar. Bilinçaltında durdukları süre zarfında çok fazla enerji harcamamıza sebep olurlar. Bu da kronik gerginliğe yol açabilir. Gerginliklerin ileride kalp ve yüksek tansiyon rahatsızlıklarına yol açma potansiyeli vardır.
Dr. Dixhoorn tarafından Hollanda’da kalp hastaları ile yapılan bir çalışmada ise; bir grup insana basit diyafram nefes öğretilmiş, diğer bir gruba ise hiçbir nefes eğitimi verilmemiş. Nefes eğitimi alan on iki kişiden yedisinin iki sene içinde kalp krizi geçirmediği, nefes eğitimi almayan diğer grup üyelerinin ise iki sene içinde ikinci bir kalp krizi geçirdiği görülmüştür. Aynı şekilde yüksek tansiyon üzerinde yapılan çalışmalar da derin nefes alarak yani diyafram nefesi kullanıldığında endişenin etkileri hafiflediği görülmüştür.
“Bilinçli Nefes” (Concious Breathing) kitabının yazarı Gay Hendricks Ph.D’nin de söylediği gibi “...Bir kalp hastasına ilk öğretilen şey sağlıklı nefes almak