Nail Güreli

Nail Güreli

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Siyasetin çirkin yüzüne mola verelim, güzel şeylerden söz edelim. Önce, öyküyü başından özetleyelim.
Denizli’de Ali ve İsmet Abalıoğlu kardeşler, 1994’te yitirdikleri babalarının adını taşıyan Cafer Sadık Abalıoğlu Holding’i geliştirerek sürdürüyorlar.
Aile üç ilköğretim okulu ile bir fen lisesi yaptırmış, 1996’da Doğa ve Çevre Vakfı’nı (DOÇEV), 1999’da CSA Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurmuş. Bunlar bir yana, asıl anlatmak istediğimiz başka.
Vakıfta bir odaya giriyoruz, bilgisayarların önünde cin gibi çocuklar, başlarında Pamukkale Üniversitesi’nden bir öğrenci, kurs veriyor. Bir başka odada yine çocuklar, yine üniversiteli bir gönüllü. Çocukların hepsi dar gelirli ailelerden. Üniversiteli öğrenciler seferber olmuşlar, ders saatleri dışında burada gönüllü olarak çalışıyorlar.
Resimden piyanoya, görme engellilerden üstün yeteneklileri keşfetmeye yönelik bir dizi çalışma var. Sekiz yılda 1212 öğrenciye karşılıksız burs verilmiş. Buradan yetişip yurtdışında Yale gibi üniversitelerde okuyanlar var.
Toplam 200 bin fidan diken, 20 orman oluşturan DOÇEV ise, atık kâğıtların değerlendirilmesi, kullanılmış pillerin imhası, doğanın korunması, çevre bilincinin yerleştirilmesi gibi çeşitli çalışmaları sürdürüyor.
İki vakfa holdingin yılda ne kadar harcadığını soruyoruz. Ali Abalıoğlu yaklaşık 500 bin dolar olduğunu söylüyor. Oysa, bizim kabaca hesabımıza göre, bu hizmetlerin profesyonel karşılığı en az bunun 10 misli olmalı.
İşte, bizim asıl dikkat çekmek istediğimiz nokta bu: Bir sivil toplum örgütü, gönüllüleri harekete geçirmesini bildiğinde, oluşan sinerji paha biçilemeyecek hizmetleri gerçekleştirebiliyor. Bütün STÖ’lere örnek olmalı. 

Bir dergi
CSA Vakfı’nın yerel tarih ve kültür dergisi olarak yayımladığı “Geçmişten Günümüze DENİZLİ” ilginç bir kimliğe sahip. (Denizli’ye gidişimizin nedeni derginin 5. yılını kutlama etkinliklerine katılmaktı.) İlke olarak ilan kabul etmeyen, üç ayda bir yayımlanan dergide her konuda bilimsel ve ciddi belgesel niteliğinde yazı ve fotoğraflar yer alıyor. İmzalar, üniversite ile kentin buluşmasına güzel bir örnek oluşturuyor. 

Bir şiir
Haftayı PEN Şiir Büyük Ödülü’nü kazanan Ahmet Oktay’ın dizeleriyle noktalayayım:
“En sevdiğim kelimeler gibisin/ örneğin öfke gibi/ hani bir zamanlar/ dağda ve sokakta açan./ Örneğin umut gibi/ günde, gecede yitirip durduğumuz/ zeytin dalını dal eden/ Örneğin aşk gibi/ denizlerin üzerinde yürüten.”