Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Diyanet son zamanlarda art arda birçok haberle gündemde oldu. Alo Fetva olarak bilinen platforma gelen provokatif soruya verilen talihsiz cevap, Diyanet İşleri Başkanı’nın cemevleriyle ilgili bir sözünün yorumları, Mercedes meselesi gibi olumsuz başlıklarla olduğu kadar Diyanet İşleri Başkanı’nın Suudi Arabistan ve İran’daki önemli temasları ve DAEŞ’e yönelik hazırladıkları kapsamlı rapor da epey konuşuldu.

Dün sabah Başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez dar bir gazeteci grubuna Beşiktaş’taki Ertuğrul Tekkesi’nde bir kahvaltı daveti verdi. O grubun içinde olanlardan biri de bendim. Uzun yıllar metruk bir şekilde bekleyen tekke 6 yıl boyunca bir restorasyon sürecinden geçmiş, çalışmalar 4 yıl önce tamamlanmıştı. Her soruya büyük bir tevazu ile cevap veren, çok nazik ve hassas bir insan olan Görmez’in bu nezaketinin altında medyanın yaklaşımının onda yarattığı kırgınlık fark ediliyor.

Haberin Devamı

Nitekim son günlerde gündemde olan tartışma konularına girince “Medyada çok aşağılanıyoruz, çok rahatsızız. Örneğin son fetva hadisesinde yaşananlar... Bizi tüm ailelere, kız çocuklarımıza mahcup edecek bir haber önceden üretiliyor. Dine mesafeli olanlar olabilir. Ama Diyanet üzerinden dini ve dindarları mahcup etme gayretinden vazgeçilmeli” dedi. Burada o cevabı veren görevlinin işine hemen ertesi gün son verildiği notunu düşmemiz gerek.


Kılıçdaroğlu’nu aradım

Özellikle Alevi meselesinin üzerinde uzun uzun durdu Görmez. Zira “Cemevleri kırmızı çizgimizdir” başlığıyla gazetelere yansıyan açıklaması Alevi derneklerinden çok tepki çekti, Meclis’e konuyla ilgili birçok soru önergesi verildi. Onun bildiğimiz liberal, kucaklayıcı çizgisiyle de tezat oluşturan bir açıklama gibi yansımıştı bu. ‘Kırmızı çizgi’ açıklamasının detaylarını sorduk. Dedi ki: “Alevilik İslam dışı gibi gösteriliyor. Almanya gibi, Vatikan gibi bunu destekleyen ülkeler de var. Bu bağlamda cemevi de başka bir dinin mabedi gibi gösteriliyor. ‘Bunlar bizim kırmızı çizgimiz’ dedim. CHP’den bu konuda Meclis’e soru önergeleri gelince Kemal Bey’i de (Kılıçdaroğlu) aradım. ‘Beni rahatsız eden bir yan yok söylediklerinizde’ dedi.”

Haberin Devamı


Diyanet’teki değişim

Diyanet’in Alevi meselesine yönelik kendini yenileme çabasını da anlattı Diyanet İşleri Başkanı. Süreç 2003’te başlamış. Cami içinde ve dışında kullandıkları dili gözden geçirmeye, özellikle Alevi vatandaşların yoğun olarak bulunduğu illerde hizmet veren personeli özel bir eğitimden geçirmeye başlamışlar. Ve bu eğitimi Alevi inancına mensup kişiler vermiş. Kütüphane-lerdeki Alevi-Bektaşi klasikleri tespit edilmiş. Bu eserlerin birçoğuna sahip Arnavutluk’un kütüphanesinden önemli bir kısmı temin edilmiş ve Diyanet Yayınları tarafından basılmış.

Bugün Türkiye’de Mürşid ve Pir Ocakları olarak ikiye ayrılan Alevi ocaklarının geleneğinden gelenler yerine örgütlü derneklerin öne çıktığını söylüyor Görmez. Maalesef Alevilik konusunda Alevi dernekleri arasında önemli görüş ayrılıkları var ve bu büyük bir kakafoniye sebep oluyor.


PKK’nın sahte imamları

PKK’nın hendek operasyonlarını savunan imam görünümlü kişilerin medyaya yansıyan görüntüleri üzerine de konuştu Diyanet İşleri Başkanı. “Bunların hiçbiri dini bilen, Kuran’ı bilen insanlar değil. Son yıllarda PKK dini kullanmak için birçok insanın başına sarık sararak belediyelerde iş verdi. Birkaç Arapça gramer kitabı okuyup, halkı kandırmak için ortaya çıkıyorlar. Halbuki o bölgede ne kadar çok âlim insan vardır.”

Haberin Devamı

Konu PKK’ya gelince Türkiye ile ilgili 3 çok önemli problem olduğunu hatırlattı: 1- Kürt meselesi, 2- Alevilik meselesi 3- Siyaset üzerinden aşırı ayrışma, toplumun farklı kesimlerinin arasına nefret girmesi, yani kutuplaşma. Dünyada ise DAEŞ üzerinden İslam’ın genetiğiyle oynandığını söyleyip ‘Böyle bir dünya ve böyle bir Türkiye’de Diyanet İşleri başkanlığı giderek önem kazanıyor. Din işleri adeta güvenlik meselesine dönüştü” diye ekledi.

Bu arada konu dönüp dolaşıp meşhur fetva hadisesine birkaç kez geldi. Belli ki çok üzmüş, kurumun bu şekilde yıpratılması çok etkilemiş Görmez’i. Öncelikle fetva kavramının yanlış anlaşıldığını, bir sözün fetva olması için 17 kişilik Din İşleri yüksek Kurulu’ndan çıkması gerektiğini, bir soruya cevap vermenin fetva olmadığını anlattı. Bu arada daha önce Diyanet’in ensestle ilgili 13 ayrı açıklamada bulunduğu, hepsinden kesin bir dille hukuka başvurulması çağrısı yapıldığı, bunun dinen en kuvvetli şekilde kınandığı hatırlatıldı.

2.5 saatlik sohbetin ardından tekkeden ayrıldım... Bahsettiği irfan geleneğinden süzülüp gelen bir insana karşı medyanın ne kadar hoyrat, ne kadar önyargılı olduğunu düşündüm. İnarrutu’nun Oscar için yarışan Revenant (Diriliş) filmi geldi aklıma. O vahşetin biraz makyajlı halini yaşıyoruz esasen...