Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Söze ortadan başlamak gerek: 1915 olaylarıyla ilgili hem Papa’nın soykırım çıkışı hem de Avrupa Parlamentosu’nun soykırım kararına karşı hükümetin tavrını son 10 yılda kat edilen mesafeye, hele hele geçtiğimiz yıl Başbakan Erdoğan’ın 23 Nisan’da yayımladığı taziye mesajına göre çelişkili buldum. Yakıştıramadım. Böyle yüksek perdeden bir karşı çıkış hatta toptan reddediş bana geride bıraktığımızı zannettiğim eski devlet tavrını hatırlattı.
Peki ama bunun sebebi ne? Neden Ak Parti iktidarı 1915’i tabusuz konuşmayı mümkün hale getirmişken, bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ilk kez Ermenilere taziye dileklerinde bulunmuşken, bu yıl yine Başbakan Davutoğlu, Hrant Dink’in ölüm yıldönümünde ortak acılardan bahseden bir mesaj yayımlamışken geçtiğimiz hafta bir anda devletin diline toptan bir reddediş hakim oldu?
Bu tavrı yanlış bulsam da neden takınıldığını cuma günü Başbakan Davutoğlu ile Haliç Kongre Merkezinde yaptığımız özel sohbette anladım. Bu sohbetin önemli detaylarını haberimde okuyacaksınız ancak Ermeni meselesiyle ilgili kısımda Başbakan’ın verdiği cevaplar şunu gösteriyor: Papa’nın ve AP’nin 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak tanımlaması bir dayatma olarak algılanmış. Buyurgan ve kibirli bulunmuş hükümet tarafından. Meselenin özünden kopartılmış, bir baskı aracı olarak kullanıldığına inanılmış. Bu sebeplerle Başbakan ‘24 Nisan mesajını bizim irademiz belirler, ne Papa ne de AP belirleyebilir’ dedi.
Ben de bu çıkışların tamamen siyasi olduğunu düşünüyorum. Kişisel olarak 1915’i soykırım olarak nitelesem de bu çıkışları yapanların gerçeğin peşinde oldukları için değil, birtakım güç hesaplarıyla konuyu gündeme getirdiklerine inanıyorum. Ancak öyle de olsa madem Türkiye artık özgüvenli bir ülke, madem ‘Buyrun, arşivlerimiz açık, isteyen gerçeği kaynağında arayabilir’ demiş, o zaman kim hangi gerekçeyle ne söylerse söylesin Ak Parti hükümetinden reaksiyoner olmak yerine soğukkanlılığını korumasını ve bu tavrını hatırlatmasını beklerdim.
Öte yandan, Başbakan’ın ‘24 Nisan mesajını bizim irademiz dışında kimse belirleyemez’ cümlesini ve ‘Bu yıl da geçen yılki gibi kucaklayıcı bir mesaj olabilir mi’ sorusuna olumlu yaklaşmasını hâlâ bir umut olarak görüyorum. Geçtiğimiz haftaki o reddedici çıkışlara rağmen hükümet bu yıl da 24 Nisan’da Ermenileri ve 1915’teki büyük acıları kucaklayan ve taziyelerini sunan bir mesaj yayımlayabilir...

Haberin Devamı

Dünyanın öbür ucunda 5 gün

Haberin Devamı

Geçtiğimiz haftayı coğrafyasıyla, insanlarıyla, yemeğiyle, kültürüyle başka bir gezegende geçirdim. Ayrı bir dünyaya ışınladım. Ve çok iyi geldi.
THY son dönemde artırdığı hatlarına bir yenisini daha ekledi. Artık Tayvan’ın ya da diğer bir deyişle Milliyetçi Çin’in başkenti Taipei’ye de uçuyor. Biz de Rasim’le bu uçuşu gerçekleştirdik ve 5 gün boyunca Asya’nın yükselen yıldızı Taipei’yi keşfettik. Yükselen diyorum çünkü Singapur ya da Hong Kong kadar bilinen bir turizm destinasyonu değil henüz Taipei. Hatta neredeyse hiç turistik değil. Ama Çin’in Batı’ya dönük, ABD’ye mütteffik kardeşinde son yıllarda önemli bir kalkınma hamlesi var. Dünyanın en yüksek 4. binası olan Taipei 101’i inşa etmişler ve bu binayla gurur duyuyorlar. Zaten şehrin de sembolü. Bir yanda 101’in etrafında hiper modern bir şehir, diğer yanda ise 70’lerdeki ekonomik büyümeyle gelen göçü karşılarken ortaya çıkan çarpık yapılaşma yin ve yang gibi yan yana duruyor. O nedenle hem Çirkin Ördek deniyor Taipei’ye hem de Asya’nın yeni yıldızı. Bir de yeme-içme olayından bahsetmek şart. Taipei’de Tayland’a benzer şekilde evlerin önemli bir kısmında mutfak yok. Yemek-içmek dışarıda yapılan eylemler. Sokak yemekleri kültürü inanılmaz gelişkin. Hatta sırf yemek pazarları kuruluyor geceleri. Ama ne yemekler... Şayet damak konusunda tutucuysanız aç kaldınız... Ancak yeniliklere açıksanız bir cennet. Özellikle , karides ya da istiridye gibi deniz ürünleri konusunda. Yalnız en ünlü yemekleri olan ‘stinking tofu’ yani ‘leş kokulu tofu’ hususunu çalışmadan gitmeyin derim. Öyle ekşi ekşi bir ayak kokusu tüten bir yemekten bahsediyorum ve tüm sokakların böyle koktuğundan...