Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu 2015’in son yazısı. Galiba yaş aldıkça daha hızlı geçiyor zaman. Zira bu yılı hiç tutamadım. Çok gerilimli, şiddetli, kavgalı ve riskli bir yıl oldu 2015. Terörün tırmandığı, 2 sert seçim yaşadığımız, bölgemizin kapkaranlık günlerden geçtiği bir yıl. Geçen yıla İskandinavya’da girmiştim. Stockholm’un soğuğunun tam gece 12’de nasıl iliklerime işlediğini çok iyi hatırlıyorum. Bu yıl ise henüz belli değil. Cumhurbaş-kanımızla salı sabahı Suudi Arabistan’a gidiyoruz. Ya bir sürprizle yılbaşında umrede olacağız ya da bizimkilerin yanına Antalya’ya gideceğim. Zira ben Riyad’a yola çıkarken kızlar da Rasim, anneanneleri, babaanneleri, teyzeleri, kuzenleri, halaları maaile Antalya’ya uzanacaklar.

Haberin Devamı

2015 zor bir yıldı. 2016 daha güzel olacak. Buna bütün kalbimle inanıyorum...


İtalyan olmayanların ülkesi

Geçtiğimiz hafta Rasim’le birlikte 2 günü Napoli’de geçirdik. Kıyısıyla olduğu kadar mafyası ve kaosuyla ünlü Napoli’de... Benim aklıma Napoli denince ilk olarak Pink Martini’nin harika şarkısı ‘Una notte a Napoli’ gelir, yani Napoli’de bir gece... Bir de tabii dünyaca ünlü pizzası. Pizza buradan çıkmadır, İtalya’nın en iyisidir.
Ancak akla gelenlerin yanı sıra bir de göze gelenler var. Maalesef Napoli çok bakımsız bir şehir. Makyajı akmış, göbeği çıkmış güzel bir kadına benziyor. Çöpler toplanmıyor, sokaklar yıkanmıyor. Bir kaos, bir boş vermişlik... Ah şu iş yaptırmayan geri kafalı sendikalar... Kimin hakkını kim için koruduğunuzu bir anlasak! Hayatı güzel yaşamamak için elinizden geleni ardınıza niye koymadığınızı bir çözsek!
İtalya’da ‘İtalyan’ kimliğinden bahsetmek çok zor. Ülkedeki hava hâlâ şehir devletleri mantığında. Merkeze bağlılık çok zayıf. Bir Napolitan’a İtalyan diyemezsiniz, sizi hemen düzeltir. Hatta havaalanından bindiğimiz taksinin sırf radyoda çalana ‘İtalyan müziği’ dediğim için (Felicita çalıyordu, ben ne yapayım?) bizi kazıkladığından şüpheleniyorum. Zira çok sert bir şekilde beni düzeltti ve inerken üzerinde ‘Musica Napolitana’ yazan korsan bir Al Bano CD‘si hediye etti! Hani şu bizim çocukluğumuzun Al Bano-Romina Power’ın Al Bano’su!
2016 daha güzel olacak
Dünyanın en iyi pizzası için kuyruk
Dünyanın en iyi pizzaları, anavatanı olan İtalya’da yapıldığına ve İtalya’nın en iyi pizzası merkez üssü olan Napoli’de olduğuna göre Napoli’nin en iyi pizzacısı dünyanın en iyi pizzacısı demektir. İşte o pizzacıyı bulduk. Hayır, hayır, ‘Ye, Sev, Dua et’ filminde Julia Roberts’ın uğradığı pizzacı Da Michele’den bahsetmiyorum. O Hollywood’un ünlü ettiği suni teneffüslü Pizzeria.
Dünyanın en iyi pizzacısı 1935’ten beri açık olan Gino Sorbillo. Kapısında her daim metrelerce kuyruk var. Biz o kuyruğu göze aldık. Kapıya gidiyorsunuz, isminizi yazdırıp bekliyorsunuz. Ancak turistik bir yer zannetmeyin, bizden başka ‘yabancı’ yoktu etrafta. Belki de o nedenle onca kalabalığın içinde 5 dakika sonra ismimiz mikrofonla anons edildi.
Pizzayı ince hamura meşhur Napoli domateslerini cömertçe kullanarak yapıyorlar. En klasikleri Margarita ve Marinara. Margarita taze mozarella, domates sosu ve taze fesleğen, Marinara ise domates, sos ve sarımsaktan oluşuyor. Fevkalade basit. Ama inanılmaz! İncecik bir hamur üzerinde bol sos ve taze peynirli margarita ve mükemmel bir sarımsak uyumu yakalamış peynirsiz Marinara! Fiyatları da 3 ile 4 euro arasında! Fotoğrafta dışarıda bekleyen kalabalığa dikkatinizi çekerim. Üstelik hafta sonu ya da özel bir gün değildi...
Yemeklerin havada uçuştuğu Napoli klasiği
Bir kültürü tanımanın en zevkli ve kestirme yollarından biri yeme-içme alışkanlıklarına bakmaktır. Napoli’de yalnızca pizza değil, makarna da dünyaca ünlü. Ve en iyi makarna bizim buralarda sosyetik hava verilerek açılan ama esasen bildiğiniz esnaf lokantası olan ‘trattoria’larda yenir.
Napoli’nin en tipik trattoria’larının başında bir ara sokakta yer alan efsanevi Da Nennela geliyor. Burayı herhangi bir lokanta sanmayın. Başlı başına bir olay! Kapıda Sorbillo’daki gibi her daim kalabalık var ama bu kalabalık illa içeri girmeye çalışmıyor. Birçoğu içerideki spontane şovu seyrediyor. Zira Nennela’da derme çatma masalara oturuyorsunuz, masanıza bir kâğıt örtü seriyorlar. Sonra da mücadele başlıyor! Herkes bir ağızdan bağırıyor. Yemekler havada uçuşuyor. Kap kapabilirsen! Ne yersen, ne kadar yersen ye, adam başı 12 euro. Mozzarella ve deniz ürünlerinden oluşan anti pasti tabakları, çeşit çeşit makarnalar, et, balıklar... Garsonlar gelen müşterileri çoğunlukla öperek karşılıyor, şakalaşmalar, espriler... Bahşiş veren olursa bütün çalışanlar etrafında toplanıp alkışlıyor.
Napoli’nin kaosu, yüksek sesle konuşmayı seven güler yüzlü halkı, samimiyet ama aynı zamanda düzensizlik ve kargaşa... Da Nennela adeta bütün bunları gözlediğimiz bir laboratuvar oldu.