Nereden başlasam, nasıl anlatsam?
Beşiktaş'ta bir "Divan-ı Harp" yaşandı ki, kime dokunsan eline bulaşacak. Müstafi başkan Hasan Arat, "Her şeyi konuşacağım" dedi, tahrik edip toplantının içine etti. "Efendi Beşiktaş"ın Divan Başkanı Tevfik Yamantürk, yeni yetme bir Beşiktaşlı üyenin bile söylemeyeceklerini, eski başkanın suratına söyledi, yetmedi boks şubesinin ferdi olmaya özendi.
Bugün bu yaşananlar, bu konuşulanlar yeni değil ki... Beşiktaş'taki dertler, kartopu misali büyüdükçe büyüdü. Fikret Orman, ardından gelen Ahmet Nur Çebi yönetiminden nasiplendi(!), Hasan Arat, Çebi'ye resmen ateş etti. Bunları zaten biliyorsunuz.
Eğer, bir camiada, bir başkana yumruk sallayan birine, "Hangi elinle vurduysan, ver elini öpeyim" deniliyorsa, vah ki vah!
Buradaki tiyatroda en etkisiz rol, Başkan Serdal Adalı'daydı.
* * *
Adalı, geldiği günden bu yana, "verdi, verdi, verdi." Vermeye de devam etti. Kulüp o kadar raydan çıkmış ki, "mali" işlerle uğraşmaktan "idari" kısma geçemedi. Divan Kurulu'nda eski yönetimlere daldı, Türkiye Futbol Federasyonu'na salladı
Dahilik ile delilik arasındaki ince çizgiyi, kalın hatlarla çizebilmenin üstadıdır Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho... En kritik karşılaşmada, takımın dizilişiyle oynayacaksın, "çok iyi" denen oyuncularını kenarda oturtacaksın, hatta tribüne çıkaracaksın, ilk yarıyı çöpe atıp, sadece ikinci 45 dakikaya "kurtuluş"u sığdıracaksın.
Ve, Galatasaray'a bir adım yaklaştığın için, zil takıp oynayacaksın.
Aslında Fenerbahçeli de çok iyi biliyor ki, bu adama, pardon, "Special One"a güvenilmez, ipiyle kuyuya inilmez. Chelsea'den, Real Madrid'den, Manchester United'dan, Tottenham'dan, son olarak da Roma'dan; dünya kadar tazminata rağmen kovulmasının haklı nedenleri neydi acaba?
Aldığı kupalar, gösterdiği başarılar tabii ki, inkar edilemez. Ancak her yazın ardından sonbahar, sonrasında kış gelmekte... Bir devir, bir gün kapanabilmekte... Biz hala, Talisca değişikliğini "mucize" olarak algılayalım, çıkardığı kadronun, "Beni gönderin" mantığında olduğunu söyleyebilen kaç kişi vardı pazartesi sabahı gazetelerde?
Taktiğini tartışamam, hangi futbolcunun oynayıp,
Ne kadar günahını almışlar İsmail Kartal'ın? Bugün, Mourinho için, "istikrar", "sabır" diye tutturanlar, "Hacı Abi" için hiç de müsamahakâr değildi. Fenerbahçe'nin rekor puana ulaştığı sezon, "Pardon" denilerek gönderilmişti.
Yerine, belki de 8-10 katı fazla bedelle, Jose Mourinho getirildi. O da, bir rekortmendi... Tazminat rekortmeni! Gittiği her kulüpten küpünü doldurup ayrıldı.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'a değil, herhangi bir Fenerbahçeliye sorun bakalım, Mourinho'dan ne kadar memnun?
Yönetimi için konuşmaz, "My boss" der. Futbolcusu için konuşmaz, yanlışını kabul etmez, centilmenliği sevmez, bükemediği eli öpemez. Çünkü; kibirden başı hiç yere eğilmez.
Türk futbolu ona göre, "kirlidir", Türk hakemi "yeteneksizdir". Ama kendisi, dünyanın en iyisidir. Keşke bunun kanıtlarını Fenerbahçe'de gösterebilseydi. Olmadı.
Ligde özellikle, Galatasaray maçlarında, Fenerbahçe'nin büyüklüğünü bir türlü kavrayamadı. Hep bir bahanesi vardı! Zaten bahane olmadığı
Galatasaray’ın, bu sezon kendisini sırtlayan Nijeryalı golcüye jest yaptığı ve sezon sonuna kadar ödemesi gereken bonuslarını şimdiden hesaba yatırdığı öğrenildi. Sarı-kırmızılılar, 3 milyon euro tutarında olduğu belirtilen primle, Osimhen’i morallendirip, sezon sonu için elini güçlendirmek istiyor.
Şartları yerine getirdi
Bu sezon başında Napoli’den kiralanan ve yıllık ücreti net 6 milyon euro olarak açıklanan Victor Osimhen’in, Galatasaray için ne kadar değerli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Sermaye artırımının ardından nefes alan ve nakit konusunda biraz olsun rahatlayan sarı-kırmızılılar, Nijeryalı oyuncuyla şarta bağlı bir anlaşma daha yapmıştı. Buna göre Osimhen, maaşının yanında, 1 gol atarsa 1 milyon euro, üzerine 3 gol daha atarsa 1 milyon euro, 3 maç ilk 11’de olması durumunda da 1 milyon euro alacaktı. Doğal olarak yıldız futbolcu, tüm bu şartları kısa süre içerisinde yerine getirdi.
20 lig maçında 11’de
Bu bonusları ödemek için sezon sonuna kadar süresi bulunan Galatasaray, Osimhen’e jest yaparak, tüm
Uluslar Ligi; kimine göre resmi görünen hazırlık maçları, kimine göre de “prestij” yansımaları... 2018-19’da start aldığı dönemde Türkiye, B Ligi’nde yer alması yetmezmiş gibi, bir sonraki sezon C Ligi’ne bile düştü. Üstelik, kader bu ya; Macaristan 2020-21’de lider olarak A Ligi’ne yükselirken, aynı grupta Türkiye sonuncu olarak 3. sınıf bir takım hüviyetine bürünmüştü.
Arka arkaya iki sezon, turnuvaların iyisi olarak kendini gösteren Millilerimiz, önce C’den B’ye, dün de B’den A’ya geçerken, hamasetle, edebiyat yaparak değil, sahadaki kalitesiyle, “Biz Avrupa’nın iyilerindeniz” diye bas bas bağırdı.
Milli Takımımız’da, o eksik, bu fazla bir kenara; Macaristan, Türkiye’nin birçok kritik maçta yaptığı hatayı gösterdi, stresiyle ay-yıldıza imkan verdi. Sanki sert futbol, “Bizim çocuklar”ı durduracakmış gibi! Fiola’nın “sert” fırça darbeleri, Türkiye’nin zafer tablosuna önemli katkılar sağladı. İsmail
Hiç dikkatinizi çekti mi? Milli maçlar geldi, futbol aleminde sular duruldu. Kimse kimsenin tavuğuna "kışt" demiyor. Galatasaray'ın iftarlarında her ne kadar birkaç dokunuş görünse de, Fenerbahçe kanadında çıt yok.
Aslında Fenerbahçe'nin konuşacak hali de yok. Samsunspor beraberliği belli ki, Kadıköy cephesinde dondurucu bir etki oluşturmuş. Ne diyelim?
O gururla kibrini aynı potada yoğuran Teknik Direktör Jose Mourinho için şu iki aylık süreç, kendisinin değil ama, mevcut yönetimin kaderini doğrudan etkileyecek gibi... Her ne kadar Fenerbahçe taraftarı içerisinde, "Mourinho tercihleri" sorgulansa da, bana sorarsanız, Ali Koç bile gider, Mourinho kalır. Gerçi Koç da ayrılmaz. En fazla, bir kez daha, "Ali Koç klasiği" yaşanır.
Düşünsenize, geldiği günden bu yana, her sezona, "Bu kez şampiyonuz" diyen bir başkan, liglerde nal toplarken, ister misiniz Türkiye Kupası'nda da Galatasaray'a elensin. Kendinizi Fenerbahçe taraftarının yerine koyun, "Siz olsanız ne yapardınız?" diye bir an empatide bulunun.
Tam tersini
Futbolda, yüz biner liraları geçtik, milyonluk cezalar verilmeye başladı ama nafile... "Parası neyse veririz" mantığından mı, yoksa "takdiri indirim" aymazlığı mı bilinmez, futbol itibarını zedeleyecek konuşmalar azalacağı yerde daha da arttı.
Kimsenin kimseye saygısı kalmadı. Saha içi yarışın daha fazlası, dışarıda ahlaksızca yaşanırken, yeşil zeminde puan arayacağı yerde puan çalmak için uğraşanlar, sosyal medya küstahlığının çok ötesinde bir ukalalık, küstahlık, daha da ötesinde saygısızlık içinde, sözde "baskı" oluşturmanın derdinde...
İnanın, futbolun şemsiyesi Türkiye Futbol Federasyonu, kendi eliyle büyüttüğü bu canavarı, "sözde" tedbirlerle durdurmanın peşinde... Ama dediğim gibi, "sözde"...
Biz hala hakemin yerlisini-yabancısını tartışalım, biz hala hakemlerin tavrına karışalım, mahkemedeki dava dosyalarının ne kadar olduğuyla ilgili niceliğini araştıralım, niteliğine bakmadıktan sonra, bu iş bitmiş!
Akarı kesilmesin diye, "evet efendim"ci olanlar, "hakemi" değil, "hakemini" kollayanlar, bugün için artık kına yakabilirler!
Son Alanyaspor-Galatasaray
Bu bir, "Düşene bir tekme de benden" yazısı değildir. Bu, üzerinde taşıdığı formanın ağırlığıyla ezilen ya da kişi tepesine binen birinin kaleminden çıkan bir yazı da değildir. Bu, Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk hakkındaki tespitlerin bir toplamı ve sergilemesidir.
Tarihler; 23 Haziran 2022'yi gösterdiğinde, "Florya'nın suyu"nu içen eski bir futbolcunun, (her ne kadar ara teknik direktör Torrent olsa da), "Fatih Terim koltuğu"na gelişinin hikayesidir.
Aslında hikaye pek de iyi başladı denilemez. Geldiği sezon, kiraladığı Haris Seferovic için Bafetimbi Gomis'i feda ediyordu. Ancak ne ilginçtir ki; ligin ilk maçında 89. dakikada oyuna giren Fransız golcü, 90'da Antalya'ya golünü attı. Aynı şekilde 3. haftada Ümraniye'de 78'de oyuna girdi Gomis, 86'da golünü yaptı ve takımı ilk maçta olduğu gibi 1-0 kazandı. Kıssadan hisse, 8 puan farkla şampiyon olan Galatasaray'a ilk üç haftada son dakikalarda oyuna giren Gomis, 6 puan kazandırdı.
Yine 2022-23 sezonu... Türkiye Futbol Federasyonu'nun gözdesi Rezerv Lig projesi, daha dördüncü hafta