Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
Koronavirüs salgını, dünyadaki herkesi sosyal, psikolojik ve ekonomik alanlarda etkilediği gibi otizmli çocukları da birçok alanda etkiledi. Koronavirüs önlemleri kapsamında eğitime ara verilmesi ile İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri için uzaktan eğitime geçildi. Ancak uzaktan eğitim, otizmli çocukların normal hayatlarına devam etmesinde yetersiz kalabilir.
Peki, Karantinadaki Otizmli Çocuklar Hangi Tepkileri Geliştirebilir? Aileler Nasıl Başa Çıkabilir?
Rutinleri Değişen Otizmli Çocuklarda Öfke Artışı Olabilir
Otizmli çocukların rutinlere aşırı bağlı olmasının beraberinde büyük zorluklar getirebilir. Salgından dolayı eve kapanan çocukların günlük rutinleri değişince huzursuzluk, ağlama, bağırma, hırçınlık, öfkelenme, takıntılı davranışlarda artış gibi durumlar görülebilir. Bu durum otizmli çocukların ihtiyaç duydukları rutin düzeni sağlayamayınca, hedeflenen becerilere ulaşmada da aksamalara yol açabilir.
Aynı zamanda bireyin etkileşimsel, iletişimsel ve
Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
İnsan hayatında değişimlerin en hızlı ve en çok yaşandığı yıllar çocukluk yıllarıdır. Çocuklar bu dönemde çevresel, fiziksel ve biyolojik etkiler altında gelişimlerini sürdürürken, iç veya dış dünyadan kaynaklı bazı zorlayıcı durumlarla karşılaşabilirler. İçinde bulundukları bu durumlar altında çocukların kaygı düzeyleri de şekillenmeye başlar.
Çocukluk döneminde şekillenmeye başlayan kaygı, hayati bir duygudur ve çocukların işlevlerinde belirgin düzeyde sorunlar yaşanmasına neden olabilir. Okula başlama, aile fertlerinden birinin kaybı, taşınma ya da çocuk üzerinde stres yaratabilecek herhangi bir olay da çocukların kaygısını tetikleyici bir unsur oluşturabilir.
Çocukların Sosyal Hayatı Tehlikede Olabilir
Kaygının çocukların hem duygusal dünyasında hem de düşünceleri üzerinde önemli etkisi vardır. Kaygı ya da korkuyu veya tehlikeli durumları gerçekte olduğundan çok daha büyük ve şiddetli olarak algılayabilmektedirler. Bazı durumlar hakkında kaygılı bir biçimde
Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
Çocukluk yılları, değişimlerin çok hızlı yaşandığı dönemlerdir. Çocuklar bu dönemde çevresel, fiziksel ve biyolojik etkiler altında gelişimlerini sürdürürken, iç veya dış dünyadan kaynaklı bazı zorlayıcı durumlarla karşılaşabilirler. Zorlayıcı durumlar içerisinde bulunabilen çocukların aynı zamanda kaygı düzeylerinin de şekillenmeye başladığını gözlemliyoruz.
Okula başlama, aile fertlerinden birinin kaybı, taşınma vb. süreçler çocuklar üzerinde stresi artıran durumlar olarak karşımıza çıkabilir.
Hal böyleyken, tüm dünyada hızla yayılan COVID-19 virüsü ile birlikte evde kalmaları gereken çocuklar için tüm bunlar, yeni bir kaygı nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır.
Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
Tuvalet eğitimi hem çocuklar hem ebeveynler için heyecan verici önemli bir gelişim adımını oluşturuyor. Heyecanlı bir gelişim adımı olan tuvalet eğitimini, uygulanan yanlış tutum ve davranışlarla çoğu zaman kâbusa dönüştürebiliyoruz.
Tuvalet eğitimi, küçük yaştaki çocuklar için bazen çok ciddi sorunları da beraberinde getirebiliyor. Çocuklarda tuvalet eğitimi dönemini sağlıklı bir şekilde geçirmek için öncelikle sabırlı ve dikkatli bir gözlemci olmalıyız. Tuvalet eğitimi için çocuklardan önce, ebeveynlerin bu sürece hazır olmaları gerekir.
Ebeveynlerin Yaklaşımı Önemli
Ebeveynler tarafında çocuklara verilen tuvalet eğitimlerinde ısrarcı bir tutum içerisinde bulunulmamalıyız. Çocuklara tuvalet alışkanlığı kazandırırken, çocuğun bedensel ve ruhsal olarak tuvalet alışkanlığına hazır olmasının yanı sıra ebeveynlerin yaklaşım ve tutumları da tuvalet eğitimini etkiler.
Çocuğunuza tuvalet alışkanlığı kazandırırken, bütün ilgi ve alakanızı tuvalet eğitimine
Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren ihtiyacımız olan en temel duygu güven duygusudur. Yaşamın ilk iki yılında anne ile çocuk arasında kurulan bağ onun gelecek yıllarının sağlıklı olması için atılan en önemli temeldir.
Bağlanma; bebek ve birincil bakım veren arasında gelişen, bir tarafın ya da iki tarafın da yakınlık aradığı, stres ve ayrılık durumlarında kendini daha çok gösteren duygusal bağdır.
Her anne-baba ve bebek arasında bir bağlanma oluşur. Bebekler, daha çok vakit geçirdiği kişi ile değil, ihtiyaçlarını karşılayan kişi ile arasında sağlıklı bir bağ geliştirir. Bağlanma her ne kadar 0-2 yaşları arasında gerçekleşse de çocuğun hayatı boyunca etkileri sürer.
Bağlanma Türü Bebeğin İhtiyaçlarına Göre Değişebilir
Bağlanma türü, anne-bebek bağlanması, bebeğin ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmaması ve nasıl karşılandığı ile ilgili değişebilir. Bir bebeğin en temel ihtiyaçları beslenme, güvenlik ve sevgidir. Bağlanmanın en önemli unsuru, bebeğin ihtiyaçlarının bakım veren tarafından anlaşılması ve uygun şekilde
Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu(DEHB), çocuklarda çok sık yaşanan bir sağlık sorunudur.
DEHB, doğru bir tedavi ile yaş ilerledikçe belirtilerinin kaybolması beklenir. DEHB, bireyleri hayatları boyunca olumsuz olarak etkileyebileceği için erken yaşta tespiti ve tedavisi son derece önem arz etmektedir.
Okulu Bırakma Oranı %32 - %40
DEHB, görülme sıklığı %5-7 arasında olarak gerçekleşmektedir. Çocuklukta başlayıp %60-70 oranında yetişkinlikte de devam edebilmektedir.
DEHB, özellikle okul çağındaki çocukları kaliteli bir eğitim alma sürecinde etkileyebilir. DEHB ile ilgili yapılan araştırmalar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanların, olmayanlara göre okulu bırakma oranının %32 - %40 tan daha fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Okul öncesi dönem ve okul çağında belirgin hale gelebilen DEHB, sıklıkla erişkinliğe kadar sürebildiği için mutlaka doğru bir programla tedavi altına alınmalıdır.
Birden Fazla Nedeni Olabilir
Otizme Karşı Çaresiz Değilsiniz!
Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
Otizm, doğuştan gelen bir nöro gelişimsel yetersizliktir. Dünyaya gelen her 59 çocuktan 1’i otizm riski ile doğuyor. Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisi; erken tanı ile yoğun ve sürekli özel eğitimdir.
Otizm tedavi sürecinde ailelerin tutumu oldukça önemlidir. Öncelikle anne ve babalar çocuğun otizm olduğunu kabul etmelidirler. En büyük sıkıntı anne ve babanın bu durumu kabul etmemesi ile başlıyor. Kabul ettikten sonra süreç daha hızlı ve olumlu ilerliyor. Ebeveynler çocuklarını çok iyi tanımalıdırlar.
Çocuklarının uygun ya da uygun olmayan davranışlarını hangi durum ya da uyaranların yardımcı olduğunu gözlemlemeleri gerekir. Çocuğun hangi durumları stresli, hangi durumları sakinleştirici buluyor, gözlemlemek ve bu gibi durumları bilmek bazı davranışları önlemek açısından önemlidir.
Çocuklarınızı Arkadaşları ile Kıyaslamaktan Kaçının
Otizm teşhisi almış çocukları, diğer çocuklarla kıyaslamak, eksiklerine odaklanmak uygun olmayan davranışlar arasındadır. Ebeveynler çocuklarını var olan bireysel özellikleri ile olduğu gibi kabul etmelidirler.
Aileler çocuklarının farklılıklarını bilmeli ve çocuklarının başarılarını deste
Okul Korkusuyla Nasıl Baş Edilir?
Yeni eğitim yılı ile birlikte 18 milyon öğrenci ve 1 milyon öğretmen ders başı yaptı. Eğitim ve öğretimin başlamasıyla birlikte ebeveynlerin şu anki en önemli gündemi, çocuklarının okula başlaması.
Okula başlama, her çocuk için farklı bir deneyimdir ve çocuğun hayatının dönüm noktalarından biridir. Okul dönemiyle birlikte “okul korkusu” ve “okulu reddetme” gibi sorunlarla karşılaşılabiliyor.
Okul öncesi ve ilkokula yeni başlayan çocuklarda ilk zamanlar okula alışma döneminin zorlu geçebiliyor. Her çocuğun okulun ilk döneminde uyum süreci yaşaması normaldir. Her çocuğun okula alışma süreci bireysel farklılıklar nedeniyle farklı olur.
Bazı çocuklar okula 1 saatte alışırken, bazıları 1 ayda uyum sağlayabilir. Çocuğun evden ve anneden ayrılabilmesi ile okula uyum arasında bir ilişki vardır. Bu yüzden öncelikle anne-babaların okula başlama sürecine duygusal olarak hazır olması önemlidir.
Karşılaştırma Yapmaktan Kaçınmalısınız!
Her çocuğun bireysel olarak farklı olduğunu bilerek hareket edilmelidir. Okula uyum genellikle 3-4 hafta gibi bir sürede tamamlanır. Her çocuğun okula uyum sağlamak için farklı zamana ihtiyacı vardır. Bunu unutmadan hareket etmek