Tüm Türkiye'de anaokulu ve ilkokul birinci sınıflar için uyum eğitimi başladı. Diğer öğrenciler içinse, 2022-2023 eğitim-öğretim yılı 12 Eylül tarihinde başlayacak.
Çocuklar için ev ortamından okul ortamına geçmenin, ilk ve en önemli olaylardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Çocukların okula uyum dönemini sorunsuz, herhangi bir psikolojik iz bırakmadan, rahat bir şekilde geçirebilmeleri oldukça önem arz ediyor.
Çocuğunuzu doğru anlıyor musunuz?
Çocukların okula uyum süreçlerini; okulun alt yapısı, okul personelinin ve öğretmenlerin çocuklara yaklaşımları gibi durumlar etkiler fakat ailelerin tutumları da burada çok büyük bir role sahiptir. Tam da bu noktada ailelerin çocuklarına karşı tutumlarına dikkat çekmek istiyorum.
Okul öncesi ve ilkokula başlama dönemindeki çocukların, ev ortamlarını onların penceresinden gözlemleyelim. Okul çağına gelen çocuklar, ev ortamlarında alışık oldukları bir yaşama devam ederler.
Kendilerini güvende hissettikleri aile bireyleri eşliğinde rutin
Bilgisayar, iPad ve cep telefonunu kullanan çocuklar çevredeki insanlar tarafından zeki olarak değerlendiriliyorlar. Fakat aileler, çocuklarına küçük yaşlardan itibaren tablet ve telefon kullandırdıkları için çocukların beyin gelişimi tamamlanamıyor, bu da sosyal ortama uyum sağlamalarında sorunlar meydana getirebiliyor.
Cep telefon, bilgisayar, iPad gibi teknolojik cihazların hayatımızda çok yer kapladığı inkar edilemez bir gerçek. Bu teknolojik cihazların günlük yaşantımızı kolaylaştırdığı doğru ancak bunların aşırı ve kontrolsüz kullanımı da teknoloji bağımlılığına yol açıyor.
Özellikle teknolojinin içine doğan çocuklar gerçek hayatta sosyalleşmeyi öğrenemeden sanal âlemde, sosyal paylaşım sitelerinde, oyun konsollarında sosyalleşmeyi öğrenmeye çalışıyor.
TEKNOLOJİK EMZİK NİYETİYLE KULLANILIYOR!
1 yaşındaki çocuğun konuşmayı öğrenmeden elektronik aletlerle tanıştığını görüyoruz. Birçok çocuk 3 ile 5 yaş aralığında motor becerilerini sağlıklı bir şekilde geliştirmek için kalem kullanır ve farklı
Bebekliklerinden itibaren çocuklarımızla pek çok konuda çatışmaya gireriz. Bu çatışmalardan en sık yaşananlarından biri de yemek konusundadır. Yemek, çocuklar için gelişimsel öneme ve önceliğe sahip bir basamaktır.
Yeme alışkanlığı; çocuğun duygu durumu, bağımsızlığı, bireyselleşmesi, gelişimsel düzeyi ve ebeveynleri ile uzun dönemli ilişkisi ile yakından ilgilidir. Bu saydıklarımız bir yandan çocuğun yeme davranışından etkilenir, bir yandan da yeme davranışını etkiler.
Yeme bozuklukları, düzensiz beslenme alışkanlıkları, vücut ağırlığında ve devamında fiziksel şekil bozukluklarına yol açabilen hastalık olarak tanımlanır.
Yeme bozukluklarının altında bireysel, ailesel ya da sosyokültürel nedenler yatıyor olabilir. Çocuklarda görülen yeme bozuklukları, gelişimsel dönemleri olumsuz yönde etkileyeceğinden dolayı tehlikeli olabilir. Uygun tedavi yöntemleri ile yeme bozukluğu tiplerinin birçoğu tedavi edilebilir.
Bunlar Çocuğunuzda da Varsa Dikkat!
Çocuklarda yeme bozukluğu farklı şekillerde ortaya çıkabilir.
Beslenme bozukluğu: En
Ramazan Bayramı’na sayılı günler kaldı.
Kültürümüzün bir parçası olan bayramlar, toplumsal yapıyı güçlendiren bir değer olarak sosyal yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Bayramlar ve özel günler çocukların en mutlu oldukları günlerdir.
Bayramlar; sevmenin, sevilmenin, değer vermenin, paylaşmanın ön planda olduğu bir atmosferin hayatımız için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gün yüzüne çıkartıyor.
Böylesine güzel değerlerin toplumsal olarak yaşandığı bir zaman dilimi olan bayramlar, gelişim sürecinde olan çocuklarımız için de fırsatlar sunuyor.
Toplumsal hafızamızda uzun yıllara yayılmış bayram coşkusu, değerlerimizin çocuklara anlatılması ve gelecek nesillere aktarılması adına özel bir fırsatı da beraberinde getiriyor. Bu yüzden çocukların gelişiminde bayramlar ve özel günler büyük önem taşıyor.
Bayramlar Çocukların Gelişimleri için Fırsatlar Sunuyor
0-6 yaş aralığı çocuk gelişimi için hayati bir dönemdir. Çocukların, kimliğinin,
Yeni yazımda çocukların uyumlu ve güven içerisinde, sevgi ile büyütülmesi aşamasında birtakım zorluklarla karşılaşılan ergenlik dönemini ele alacağım.
Aile Kurumu Yaşam Boyu Öğrenme Okulu
Çocukların büyütüldükleri ortamlar, ileri yaşlardaki tutum ve davranışlarını hayati olarak etkilemektedir. Çocukların gelişimsel basamaklarından biri olan ergenlik döneminde ailelerin tutumları sağlıklı bir gelecek oluşturmak adına son derece önemlidir.
Ergenlik dönemi, fizyolojik ve psikolojik değişikliklerin yaşandığı, çocukluk ile yetişkinlik arasında yer alan bir geçiş dönemidir. Aile kurumu, ergenlik dönemindeki bireylerin fizyolojik, ekonomik ve toplumsal anlamda davranışlarını oluşturduğu, geliştirdiği, yön verdiği; yaşam boyu öğrenme okuludur.
Benlik Saygısı Önemli
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 10-19 yaş grubunu "ergen", 10-24 yaş grubunu "genç insan" olarak tanımlamaktadır. Türkiye’deki verilere bakıldığında, genç nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde; 2020 yılında genç nüfusun %28,6'sının 15-17 yaş grubunda, %19,8'inin 18-19 yaş grubunda, %31,3'ünün 20-22 ve %20,4'ünün ise 23-24 yaş grubunda yer alıyor.
Toplumun geleceği olan gençlerimizin psikolojik gelişimlerini sağlıklı
Herkese merhabalar,
Otizm Spektrum Bozuklukları;
Erken çocukluk dönemlerinde ortaya çıkabilen ciddi bir nöro-gelişimsel problemdir.
Otizm probleminin belirtileri çocukta konuşma ya da odaklanma sorunu, çevreye ilgisizlik, tepki vermeme ile ortaya çıkabilir.
Otizm sorununun problemleri arasında;
-Çocukta konuşma gecikmesi
-Sosyal ve iletişimsel davranışlarda yetersizlik,
-İlişki geliştirmekte ve sürdürmekte zorlanma,
Herkese merhabalar.
Bugün sizlere birçok çocuğun yaşadığı ve ailelerin de çocuklarını bu durumdan kurtarmaya çalıştığı problemlerden biri olan “Çocuklarda Sosyal Fobi” konusundan bahsetmek istiyorum.
Çocuklarda Sosyal Fobi Nedir?
Sosyal Fobi, çocukların sosyal ortamlarda çevresindeki kişiler tarafından aşağılanacağı, utandırılacağı, rezil olacağı korkusu ile yoğun kaygı yaşaması durumudur.
Çocukta kaygı seviyesi daha düşükse, bulunduğu sosyal ortamdan kaçma davranışını sergiler, eğer ki kaygı seviyesi çok yüksek ise, sosyal yalnızlık ve izolasyon gözlemlenir.
Yaşanan durum, çekingen karakter, kişilik özelliği gibi düşünülebilir fakat bu durum yaygın bir anksiyete bozukluğudur. Bu anksiyete bozukluğunu yaşayan çocuklardaki en belirgin his, gülünç duruma düşme korkusudur.
Bu Belirtilere Dikkat!
Çocuklarda görülen sosyal fobinin en yaygın belirtileri;
Aile; toplumu oluşturan en önemli temel birimdir. Aile; aynı zamanda çocuklar için sevgi, şefkat ve temel bakım gibi ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamdır.
Öte yandan evlilik; kadın ve erkeği birbirine bağlayan, aynı zamanda çocuklar için de statü sağlayan yasal bir ilişkidir.
Çiftlerin, farklı nedenlerden dolayı anlaşamaması neticesinde kurulan evlilik ilişkisinin mahkeme kararı ile sona erdirilmesi olayı da boşanma olarak tanımlanmaktadır. Ebeveynlerin boşanması, çocuklarda psikolojik ve sosyal boyutlarıyla alınması gereken bir etki alanı oluşturmaktadır.
Öfke Problemleri, Depresyon, Özgüven Eksikliği…
Anne ve babanın boşanması sonrasında çocuklar üzerinde duygusal, sosyal ve davranışsal etkiler artabilir. Zamanında destek alamayan çocuklarda; öfke problemleri, depresyon, güvensizlik, kaygı bozuklukları, özgüven eksikliği ve sosyalleşme gibi sorunlar yaşanabilir.
Özellikle boşanma sürecini takip eden zamanlarda çocuklar üzerindeki psikolojik etkiler daha ağır seyredebilir. Bu dönemde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle çocuklar,