O zaman bazıları faşist denecek kadar aşırı sağcıydı. 1960'tan sonra moda haline gelen askeri müdahalelerin destekçisi ve teorisyeni oldular veya olanların yanında yer aldılar. Ordu idareyi ele geçirecek, CHP ile birlikte Türkiye'yi cennet yapacaktı. Bazıları o zamanlar Türkiye'de yasak olan komünizmi seçti. Kaçak Suriye hududundan Lübnan'a geçtiler, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Lübnan Bekaa Vadisi'ndeki kamplarında eğitim gördüler. Anadolu'da köylüyü devlete karşı ayaklandırıp Maovâri bir Uzun Yürüyüş'le Ankara'yı ele geçirmeyi hayal ediyorlardı. Ortak bazı özellikleri vardı. Türkiye'yi "kurtarmak" istiyorlardı ama Türk insanını pek tanımıyorlardı. Ekonomik düzenin nasıl çalıştığı konusunda hiç fikirleri yoktu. Köylüyü kurtaracaklardı ama hayatlarında bir tek köylü tanımamış, herhangi bir köyde, tatil köyü hariç, bir gece geçirmemişlerdi. Ben bu arkadaşları iyi tanıyorum. Bazılarıyla aynı yıllarda üniversitedeydik. Saftılar. Ait oldukları örgütleri kimler, hangi amaçla finanse ediyordu? Bilmiyorlardı. Romantiktiler. İyi niyetliydiler ama cehenneme giden yolun iyi niyetle döşenmiş olduğunu bilmiyorlardı. Ve, haklarını verelim, hepsi de içten bir vatan aşkıyla yanıyordu. Ama, gel gelelim, vatan bu aşklarına mukabele etmedi. Maceraları iyi bitmedi. Bazıları Bekaa Vadisi'nden geri dönemedi. İsrailliler tarafından gece baskınlarında çadırlarında öldürüldüler. Bazılarını, Türkiye'ye döndükten sonra kurtarmaya gittikleri köylüler jandarmaya ihbar etti. Yakalanıp işkenceye tabi tutuldular, hapis yattılar. Dağda donup ölenler oldu. Bazıları Türkiye'de asker kurşunuyla gitti. Çoğu, askeri müdahalelerden sonra yakalanıp hapse atıldı. Bazıları İngiltere'ye, İsviçre'ye kaçıp yıllarca sürgün hayatı yaşadı. 1980 askeri müdahalesi sert ve kaba bir biçimde dönemlerini kapattı. Yıllar sonra, bugün bu arkadaşlardan bazılarını köşe yazarı olarak, ayrı gazetelerde ama yine bir arada görüyoruz. Değişen hayatlar Bu defa Özal liberalizminin değneğiyle dokunulmuş olarak AKP'nin birçok girişiminin destekleyicisi oldular. Gül'ün cumhurbaşkanlığını hararetle desteklediler. Askere, Anayasa Mahkemesi'ne ağır eleştiriler yönettiler. Şimdi, üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasını destekleyen "liberaller" arasında baş mevkide yer alıyorlar. Hayret ve dehşet içinde onları izliyorum. Çünkü eminim. O zaman yanlış yoldaydılar, bugün de yanlış yoldadırlar. O zaman Türkiye'nin sosyal ve ekonomik düzeninden habersiz, kendi güçlerini yanlış hesapladılar. Bugün Erdoğan ve arkadaşlarının temsil ettiği siyasi İslamın nelere muktedir olabileceğini yanlış hesaplıyorlar. İnşallah, inşallah, inşallah, yanılıyorum. mmunir@milliyet.com.tr Yanlış hesap var