Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

AKP’nin nükleer enerjiye girmesi doğru bir karardı. Yanlış olan bu girişi gerçekleştirmek için kullanılan yöntemin olağanüstü alaturka olmasıydı.
AKP’nin nükleer enerjiyi Türkiye’ye getirme kararı dünyanın Çernobil felaketinden ayılıp nükleer enerjiyi yeniden gündemine alması ve üçüncü nesil reaktörlerin geliştirilmesinden sonra oldu.
Türkiye en ucuz finansmanla en iyi teknolojiyi satın alabilirdi. Ama AKP’nin ne siyasi ne de bürokratik kadrolarında bunu gerçekleştirecek modeli kuracak birikim vardı.
Nükleer endüstrinin gerektirdiği yasal düzenlemeler yapılmadı. Atık gibi önemli konuları karara bağlamadı. Ve, en önemlisi, ortaya özel şirketlerin ilgilenebileceği, bankaların finanse edebileceği bir model konmadı.
AKP’nin yapması gereken nükleerde uzman uluslararası bir danışmanlık şirketi tutup onun rehberliğinde altyapıyı hazırlamak ve ihaleye bundan sonra çıkmaktı. Ama o zamanlar Enerji Bakanlığı’nın patronu olan Hilmi Güler her şeyi herkesten iyi biliyordu. Bölük pörçük, eksik aksak yasalar ile kararnameler ve ayaküstü kararlarla bir ihale açtı.

Ruslara ihalesiz verildi
Beklendiği gibi, Batı’nın nükleer teknoloji satan hiçbir önemli şirketi ihaleye katılmadı.
Tek zarf atan Rusya’nın devlet şirketleri oldu. Onlar da kabul edilmesi mümkün olmayacak kadar yüksek bir fiyat verdi. İhale iptal oldu.
Ama Erdoğan’la Putin devreye girdiler ve tartışmalı bir süreç başladı. Kapalı kapılar ardında müzakereler yapıldı. Türkiye’nin ilk nükleer santralı Mersin Akkuyu’da yapılmak üzere ihalesiz Rusya’ya verildi.
İhale süreci sadece alaturka değil, dürüst ve şeffaf da ve hatta belki de yasal da değil.
Türk kamuoyu neyin içine sokulmakta olduğunu bilmiyor.
Planlanan reaktörlerin hangi tip olduğu, Batı’da geliştirilen yeni sistemlerle karşılaştırıldığında ne kadar güvenli olduğu, daha önce başka yerde yapılıp yapılmadığı belli değil. Açık olmayan birçok başka konu daha var.
Rusya’dan sonra Alman, Amerikan, Fransız, İngiliz şirketleri Türkiye’ye mesafelerini korumaya devam ettiler.

Finansman daha bulunmadı
Doğunun devlet gücü ile yapan diğer şirketleri ise sıraya girdi. Önce Kore ile konuşuldu. Sonuca varılmadı. Ardından Japonlar masaya geldi. Reaktörler infilak ederken Japon heyeti Ankara’da görüşme halinde idi.
Japonya’daki nükleer felaketten sonra dünya nükleerde frene bastı. Herkes olaydan ders çıkarmak ve öğrendiklerini ek güvenlik önlemleri olarak reaktör modellerine eklemek istiyor. Fransa nükleerin geleceğini tartışmak için bir G20 toplantısı çağıracağını açıkladı.
Türkiye alaturkalığından milim şaşmayarak bu akımın bir parçası olmayacağını açıkladı.
Erdoğan resmi bir ziyaret için bulunduğu Rusya’da Akkuyu santralı için kazmanın nisanda vurulacağını açıkladı. Bu herhalde sembolik bir temel atma olacak çünkü proje için finansman bulunmuş değil ve, dünyanın nükleere olan iştahı dikkate alınacak olursa, kısa vadede bulunması da kolay değil. Ayrıca, işi yapacak ve içinde Türk şirketlerin de olacağı konsorsiyum da kurulmuş değil. Veya da kuruldu da gizli tutuluyor.
Japonya’daki nükleer felaket; Almanya, İngiltere, İsveç, Rusya gibi deprem riski sıfıra yakın ülkelerde bile her şeyin yeniden gözden geçirilmesine yol açarken, deprem riski olan bir yerde santral kurmaya hazırlanan Erdoğan’ın bu kadar rahat ve umursamaz olmasını rasyonel nedenlerle açıklamak mümkün değildir.

Haberin Devamı

Türkiye’deki nükleer santralın en büyük zorluğu finansman