Bir ülkede yönetimin kalitesini belirleyen en önemli unsurlardan biri bürokrasidir.
Devletin sayısız binasını dolduran memurlar, yani.
Bir devletin bilgi ve tecrübesinin, iş yapma becerisinin ve felsefesinin saklandığı kasa bürokrasidir. O kasa tamtakır ise hizmet kalitesizdir.
Kurumlar köklü ve kaliteli ise. Memurlar sadakate değil ehliyete göre seçilmişse. Siyasi baskıya mazur değilse. Eğitimli ve dürüst ise. Esin kaynağı dini veya siyasi ideoloji değil kamu hizmeti ise... O zaman kaliteli bir bürokrasiden bahsetmek mümkündür.
Bu kriterlere göre Türkiye’deki bürokrasi kaliteli değildir. Bunun sonucu olarak da yönetimin kalitesi düşüktür.
Geri kalmışlığımızın en önemli, en az incelenmiş unsurlarından biri budur.
İş hayatının tamamını bürokraside geçiren Hıfzı Deveci’nin emekliye ayrıldıktan sonra yazdığı ilginç kitap (*) bu kalitesizliğin nedenlerine ışık tutan ender yapıtlardan biridir.
Kitapta sayısız olay var
Deveci mesleğinin zirvesine erişirken, bürokraside çok şey gördü ve yaşadı. Çok şeyi analiz etti. Kitabında sayısız olay ve örnek var.
Ben dikkatimi en çok çeken iki konuya değinmek istiyorum.
Bunlardan ilki devletin dilidir. Bu saygısız bir dildir.
Şöyle yazıyor Deveci: “Bu dilin çok belirgin bulduğum iki özelliğinden bahsetmeliyim: Bu dil vatandaşına da kendi memuruna da saygı göstermiyordu bir, kimseden özür dilemiyordu, iki. Uzun yıllar boyunca devletin vatandaşına gönderdiği hiçbir yazıya ‘Sayın Falanca’ diye başlık attığına rastlamadım.”
İkinci konu, her seçimden sonra bürokrasinde meydana gelen kıyımdır. “Ne zaman seçim olsa ve siyasal iktidar yenilense, bürokrasideki kadro değişiklikleri ülke gündeminim birinci sırasını (dolduruverir),” diye yazdı Deveci.
Akıldaki tek kriter...
AKP iktidarında bu gelenek devam etti. Bürokrasi AKP ve cemaate sadık kişilerle dolduruldu. Bu değişikliklerin amacı aynı zamanda en ehliyetli kişileri karar mevkilerine getirmek olsaydı, olumlu olabilirdi. Akıldaki tek kriter “Bizim en kötümüz onların en iyisinden iyidir,” idi.
“Ama iktidarları devlet kadrolarını hallaç pamuğu gibi atmaya zorlayan asıl neden, içinde alabildiğine kötü bir niyeti saklardı,” diye anlatıyor Deveci. “Kirli, çürük, yolsuz işleri yabancılar bilmesin, bütün günahlar suç ortakları arasında saklı kalsın isteği.”
Yani politikacılarla bürokratlar uyum içinde hazineyi hortumlasın, bu bilinmesin.
Bir milletin başarısında en önemli etkenlerden biri kurumlar ve onları yöneten insanların kalitesidir.
Neden bazı milletler müreffeh, neden, bizim gibi, bazıları değil, sorusunu araştırmak isteyen varsa Deveci’nin kitabından daha iyi bir başlangıç noktası bulamaz.
(*) Bir Avuç Hayat Tozu Bir Tutam Devlet Gölgesi, Hıfzı Deveci, Destek Yayınevi.