Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen gün bir televizyon kanalında Fethullah Gülen’in bir videosunu izledim.
Hanefi Avcı’nın kitabında cemaatler ve yönetim üzerindeki etkileri konusunda ileri sürdüğü iddialara cevap veriyordu, sanırım.
Kazanan tarafta olanlara has bir kibir ve kafa tutma tonu vardı konuşmasında. Aklıma bir soru getirdi. Acaba tarikat yasağını kaldırma, tarikatların serbestçe faaliyet göstermelerine izin verme zamanı gelmedi mi?
Fethullah Gülen’le ve başkanlığını yaptığı tarikatla ilgili pek bir şey bilmiyoruz. Yaygın ve güçlü olduğuna dair genel biz izlenim var. Çok zengin olduğu da bilinmekte. Birçok kıtada, birçok ülkede okulları var. Bu okulların amacı ne, nasıl finanse ediliyorlar, hiçbir fikrim yok. Neden Türkiye’de cehalet diz boyu ilken başka ülkelerde okul kuruyorlar onu da bilmiyorum.
Gülen cemaatinin yönetiminde kimler var? Üyeleri kim? Nasıl cemaat üyesi olunuyor ve üyelikten çıkılıyor? Kimler bu cemaate para veriyor? Hesaplarını kim idare ediyor? Bu hesaplardan vergi ödeniyor mu?
Genel merkezi nerede? Şirketleşmiş mi?
Bu suallerin muhakkak cevabı vardır ama bilenlerin sayısının fazla olduğunu sanmıyorum. Gülen cemaatinde başka ve haklarında daha da az şey bilinen birçok başka tarikat var, şeyh var, şıh var hocaefendi var ülkemizde.

Tekke ve zaviyeler
Bunlar neden, pek fazla sempati duymadıkları masonlar gibi, gizli faaliyette bulunmak zorunluluğunda bırakılsınlar?
Aslında tarikatlar masonlardan bile daha gizli değil mi? Tekke ve zaviyeler ile türbeler 1925’te kapatıldı. Bir sosyologun anlatımı ile, beraberliğin yerini yalnızlık aldı. Ama tarikatlar ortadan kalkmadı.
Bir bilenin sözleri ile: “Tarikatlar devlet himayesine pek de ihtiyaç hissetmeyen, hatta zaman zaman devletle çatışmayı da göze alan kurumlardı. Bir tekke, zaviye, asitane gibi yer olursa ne âlâ ama olmasa da çok dert değildi.” “Siyasiler, resmi olarak tarikatların, şeyhlerin varlığını inkâr ettiler ama öte yandan onların nüfuzlarından istifade ile kitlelerin oylarını almaya gayret ettiler.” Ve ediyorlar.
Konuyu daha da karmaşık yapan bir olgu, devletin, tarihin akışı içinde, bazı tarikatlara dokunmazken (Nakşibendi) diğerlerini (Nurcu) ezmeye çalışmasıdır.
Tarikatlar nasıl yasa dışı yapıldılarsa yasa içi de yapılabilirler. Nasıl bankacılığı veya sermaye piyasasını denetleyen kurumlar varsa tarikatları denetlemek için de bir kurum kurulabilir. Tarikatları Düzenleme ve Denetleme Kurumu, örneğin. Tarikatlar yasal, sorumlu ve hesap verebilir olurlar. Uymaları zorunlu kurallar olur. Denetlenmeleri, hesaplarını açıklamaları, vergi vermeleri (veya vergiden muaf olmaları) sağlanır.
Karanlıktan ışığa çıkarlar. Kime ve ne olduklarını görürüz.
Herkes rahat eder.