Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen hafta türban konusunda kimin sözlerinin arkasında durduğu tartışılırken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda hep kendisinin sıkıştırıldığından, Başbakan’ın sorgulanmadığından şikâyet etti.
“Niçin Sayın Başbakan’a soru sorma cesaretini kimse göstermiyor? Bize her soru soruluyor. Ona gelince kimse soru soramıyor” dedi. Aynı soruyu ben de Kılıçdaroğlu’na sormak istiyorum: Neden Başbakan’a soru sorma cesaretini göstermez oldu gazeteciler? Ve gazetecilere sızlanmak dışında, bu konuda, ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Gazetecilerin neden Başbakan’dan çekindiği çok açık. Tehdit altındalar. Azarlanıyorlar. İşlerini kaybediyorlar. Mahkemeye veriliyorlar. Hapsediliyorlar. Türkiye’de basın özgürlüğü ilkel.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in basın özgürlüğü endeksine göre Türkiye 178 ülke arasında 138’inci sırada. Ve hızla aşağıya düşmekte. Bizden sonra Etiyopya, Rusya ve gittikçe daha çok benzediğimiz Malezya var. Bu ülkelerden notumuz o kadar yüksek değil. Biz 49, 25, Etiyopya 49, 38, Rusya 49, 90 ve Malezya 50, 75. Yüz üstünden ne kadar çok puan alırsanız o kadar kötü. Mahkemelerde cebelleşen (ben dâhil) rekor sayıda gazeteci var. Başbakan sadece gazetecileri sindirmedi. Gazete patronlarını da sindirdi. Milliyet’in de içinde bulunduğu Doğan Medya grubuna kesilen astronomik 3 milyar liralık vergi cezası Başbakan’ın canını sıkan patronların başına ne gelebileceğini çok iyi anlatıyor.

Batı standartlarından uzak
Geçen hafta Doğan Holding Petrol Ofisi’ndeki çoğunluk hisselerini sattı. Bir analistin görüşü Doğan’ın, basından kaynaklanan vergi sorunları nedeniyle kendini “gönüllü tasfiye” süreci içine sokmuş olabileceği idi. Analizin başlığı şuydu: Türk Stili Putinizm mi?
Başbakan ile Demokles’in kılıcı altında yaşayan patronlar arasına sıkışan gazetecilerin fazla manevra yeteneği yok.
Başbakan’a muhalif gazeteler eleştirel yazı basmak için yüz defa düşünüyor. Köşe yazarları da kendilerini özgür hissetmiyor. Hissetseler de yazı işlerinin ellerinde makas beklediğini biliyorlar. Başbakan’ın demokrasi modelinde basın özgürlüğüne fazla yer yok.
Aslında Kılıçdaroğlu’nun demokrasi konsepti de acayip olmalı. CHP liderinin “Bize gelince her soru soruluyor. Ona gelince kimse soru soramıyor” sözlerinde bir şikâyet sezmiyor musunuz? Ben olsaydım şikâyet edeceğime her tür sorunun sorulabileceği bir politikacı olmaktan mutluluk duyardım.Değilse formül basit. Başbakan’dan sufle alsın. Soru soran gazetecileri azarlasın. Adamları her gün on defa genel yayın yönetmenlerini, patronları arasınlar. İktidara geldiğimizde biz daha da ağır cezalandırırız desin.
Türkiye’de gazeteciliğin Batı’nın en iyi standartlarından uzak olduğunu biliyoruz. Ama bu standartları yükseltmenin yolu her fırsatta medyanın başına odunla vurmak değildir.