Ozanköy
Rüzgâr esiyor. Ağaçları eğiyor. Dalları kırıyor. Yaprakları uçuruyor. Kamışları dalgalandırıyor. Ekinleri yatırıp kaldırıyor. Tohumları uçuruyor. Otları kurutuyor. Turunçları düşürüyor. Bulutları dağıtıyor.
Her ağaçtan ayrı bir ses çıkarıyor.
Rüzgâr esiyor ve bir tek onun sesi duyuluyor bir de limonun çevresinde kaynaşan serçelerin. Rüzgârın çizgilerinde birer nota.
Rüzgâr esiyor ve her şeye dokunuyor.
Rüzgâr esiyor ve bahçe de sanki onunla beraber esiyor. Serin havayı içime çekerken hem uykudayım hem uyanık, hem buradayım hem değil. Bir başka boyutun eşiğindeyim, kapısı burada, çok yakında, eminim, ama nerede, bulamıyorum.
Ben bir balığım
Rüzgâr esiyor. Ağaçtaki son mandalinaları toplarken, rüzgar bir akvaryum, ben içinde bir balığım.
Başparmağımın tırnağı ile kabuğunu kaldırıp mandalinayı soyuyorum. İkiye ayırıyorum. Tombul dilimlerden birini ağzıma atıyorum, dişlerimi üzerine indiriyorum, suyu ağzıma akıyor. Ceplerimi mandalina ve portakal dolduruyorum. Portakallar göründüklerinden daha ağır, süt dolu memeler gibi.
Rüzgâr esiyor ve hiç bir şey ona karşı koymuyor. Ağaçlar, çiçekler, otlar, nereye itiyorsa oraya eğiliyor, sonra eski durumuna dönüyor, tekrar itilinceye kadar.
Bir kitapta, bitkilerin, muhtemelen, kendilerini havadan ayrı hissetmediklerini okumuştum. Bitki onu çevreleyen havayı varlığının devamı sanıyor olabiliri, yani. Ya da havanın devamı olduğunu. Bütünün parçaları yok, devamı var. Yaprakları vasıtasıyla emip enerjiye çevirdiği ışınları yollayan güneş ile ayrı değil, onun devamı.
Nereden gelip nereye gidiyor?
Eğer öyle ise bitkiler kendilerini bütün kainatın bir parçası hissetmeli. Hava, yani atmosfer dediğimiz şey, yeryüzü ile sonsuzluk arasındaki boşluğun bir parçasından başka bir şey değil.
Atmosfer ile uzay boşluğu arasında hudut yok. Atmosfer ve onun katmanları olan Troposfer, Stratosfer, Mezosfer, Termosfer ve Ekzosfer sadece insanların sözlüğünde var. Kainatta ne isim var, ne hudut.
Yeryüzünde, her şeyi parçalarına ayırma, isimlendirme ve başka şeylerden ayrı görme huyu sadece insanda var.
O kendini de parçalarına ayırır, o parçalara isim verir ve başka şeylerden ayrı görür. Bilgisi de cehaleti de bundan kaynaklanır.
Rüzgâr esiyor. Dilsiz, açıklamasız, nereden gelip nereye gittiği belirsiz, ömrü yok, yaşı yok, yoldaşı yok.