Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan konu her açıldığında seçimlerin zamanında, yani en geç gelecek senenin temmuzunda yapılacağını söylüyor. Son üç gün içinde meydana gelen iki gelişme fikrini değiştirmesine neden olabilir mi?
Bu gelişmelerden ilki pazar günü yapılan referandumda “evet” oylarının en iyimser tahminleri aşıp yüzde 58’e ulaşmasıdır. İkinci gelişme ekonomiyi ilgilendiriyor ve AKP’nin seçim şansı için belki de birincisinden önemlidir. Gayrisafi milli hasılanın ikinci çeyrekte yüzde 10,3 büyüdüğü açıklandı. İlk çeyrekteki büyüme hızı 11,7 idi. Bu şekilde yılın ilk yarısındaki büyüme yüzde 11’e geliyor.
Olağanüstü olan bu genişleme en iyi tahminlerin üzerindedir. Finansinvest’e göre bunun anlamı ekonominin Lehman’ın batışından ve 2008-2009 krizinden önceki üretim hızına yeniden kavuşmasıdır. The Royal Bank of Scotland araştırmacısına göre bu performans Türkiye’yi bölgenin en hızla büyüyen ülkesi yaptı.
“Ekonomi bu yılın tamamında muhtemelen yüzde 7 oranında büyüyecek. Bu da Türkiye’nin bölgenin yatırımcı sevgilisi olan Polonya’dan ve hatta Rusya’dan iki misli daha hızla büyüyeceği anlamına geliyor” diyor analist.

Ekonomik performans
Bu iki gelişmenin ardından Türkiye’nin borçlanmasını kolaylaştırıp ucuzlatacak bir derece yükselişi de gelebilir. Gelmese de bir şey değişmez. Büyümedeki zıplama AKP’nin tepede olmaya devam ettiğini, gelecek seçimlerden çoğunlukla çıkma olasılığının diğer partilerin çok üstünde olduğunu gösteriyor.
Bir süre önce Deutsche Bank grubuna bağlı Bender Menkul Değerler’in ekonomik performans ile iktidardaki partinin yeniden seçilmesi arasında bir bağlantıyı irdeleyen bir araştırmasından bahsetmiştim. Bender 1950’den bu yana yapılan bütün çok partili seçimlerin sonuçlarını incelemiş, ekonomik performansın iktidardaki parti için kritik bir öneme sahip olduğunu ortaya çıkarmıştı. Buna göre, ekonomik küçülme sürecinde ise iktidardaki parti seçimi kazanamaz. Ama ekonomi art arda iki yıl büyüme yaşamışsa, iktidardaki parti seçimi kaybetmez. Bunun istisnası yoktur. Mevcut eğilimler devam ederse seçimler yapıldığında ekonomi bir buçuk yıldır büyüyor olacak. Yeter.
Kılıçdaroğlu’nun işi çok zor: Karşısında ikinci döneminin sonuna yaklaşmış olmasına rağmen ne yaparsa yapsın rağbetten düşmeyen bir parti var. “Recep Bey” ne yaparsa yapsın oy mıknatısı olmaya devam ediyor. Çünkü galiba o Türkiye’nin ilk “halk” başbakanı. İnancı, tarzı, giyinişi, aile hayatı, konuşması, muhafazakârlığı, hatta adıyla “halka” en yakın lider. İçinden biri. Ve halka belki de en çok özlemini çektiği şeyi verdi: İstikrar.
İstikrarın, diğer koşullardan bağımsız olarak, altın değerinde olduğunu ekonomik krizlerden, mide bulandırıcı koalisyonlardan, darbelerden en çok çeken “halk” iyi anlıyor. Onun için koşullar bugün AKP için ne kadar iyi olursa Erdoğan erken seçime gitmeyecek.