Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hiç kimse başka bir etnik ve inanç grubunu dışlama, hak ve hukuktan mahrum etme yetkisini kendisinde göremez. Bu sözleri kimin söylediğini söylemeden önce sorayım: Doğru mu yanlış mı? Yanlış.
Türkiye bağlamında doğru şudur: Hiç kimse başka bir etnik ve inanç grubunu dışlama, hak ve hukuktan mahrum etme yetkisini kendisinde göremez. Biz hariç.
Biz kim?
Türk ve Müslümanlığı Sünni fıkıh ekollerinin kronolojik sıra itibariyle ilki olan İmam- Azam Ebu Hanife’ye (699-767) göre uygulayanlar.
Bunlar Türkiye’de yaşayan diğer etnik ve inanç gruplarını dışlama, hak ve hukuktan mahrum etme yetkisini kendisine görüyordu, görüyor ve (öyle anlaşılıyor ki) görmeye devam edecek. Cumhuriyet bu görüş üzerine kuruldu. İstiklal Savaşı kazanıldıktan sonra Atatürk ve arkadaşları Alevileri ve Kürtleri asimilasyon havanında dövme yolunu seçti. Nüfusumuzun herhalde üçte birini meydana getiren bu iki unsur bastırıldı ve ezildi.

Politika devam etti
Çok partili demokrasiden sonra iktidara gelenler bu politikayı devam ettirdi. Bayrak AKP’ye geçince “açılım” lafları edinmeye başlandı ama uygulamada durumda köklü değişiklikler olmadı. Bu AKP’nin, aynı nedenlerle olmasa bile, CHP kadar Atatürkçü olduğu bir konudur.
Kürtler istediklerini elde etmek için kan dökmeye devam ediyor. Aleviler, çaresizlik içinde, mahkeme mahkeme dolaşıyorlar ama çocuklarına, okullarda, ait olmadıkları bir mezhebin zorla öğretilmesini bile engelleyemediler.
Bu da bizi son zamanlarda gene gündeme gelen türban yasağına getiriyor.
Soru şu: Kürtlerin, Alevilerin ve Rum, Ermeni ve Yahudi kökenli insanlarımızın hür olmadığı bir ülkede neden türban hür olsun?
Özgürlük selektif mi? Diğerleri “dışlanıyorsa” ve “mahrum bırakılıyorsa” türbanlılar neden bırakılmasın? Türbanlılarınki bir özgürlük sorunu ise diğerlerininki nedir?
Bugüne kadar Türkiye’nin gördüğü en din temelli parti olan AKP elinden gelse türbanla ilgili büyün kısıtlamaları kaldıracak.
Erdoğan geçenlerde bir partili tarafından türban konusunda azarlandığında “İnsaf. Her şeyin bir zamanı var. Çocuk bile dokuz ay on günde doğuyor” dedi.
Aynı şeyi Aleviler ve Kürtler için söyleyemez? Onların dokuz ay on günleri hiç bitmeyecek. Türban bir özgürlük olduğu gibi iki yüzlülük sorunudur da. Ve ikinci sorun birincisinden büyüktür. Yalnız kendileri için özgürlük talep edip diğerlerinin dertlerine bigâne kalanların davalarını bütün yüreğimle desteklemek içimden gelmiyor.
Ne baskının bir parçası olmak istiyorum ne de ikiyüzlülüğün. Unutmadan söyleyeyim. Yazımın başındaki sözler Başbakan Tayyip Erdoğan’a aittir. Partisinin geçen hafta sonu Kızılcahamam’da yaptığı açılış konuşmasında sarf edildi.