Türkiye ile Fransa arasında dostane bir düşmanlık var. Almanya ile birlikte Avrupa Birliği’nin (AB) itici gücü olan Fransa, Türkiye’nin önemli addettiği birçok konuda karşımızdadır.
Fransız hükümetleri Türkiye’yi AB’de istemiyor. Ermeni kıtali konusunda Erivan’ı, Kıbrıs konusunda Rumları destekliyor.
Ermenilere arka çıktığı için on yıl kadar önce Fransız mallarına karşı gürültüsü etkisinden fazla bir ambargo girişiminde bile bulunmuştuk.
Fransız cumhurbaşkanının Türkiye hakkındaki sözleri de iltifatkâr değil.
Misilleme olarak hükümet de Fransa’ya karşı ilan edilmemiş bir ambargo uyguluyor. Bu çerçevede Ankara, 2007’de Türkiye üzerinden Avrupa’ya gaz taşıyacak olan Nabucco boru hattına katılmak isteyen Gaz de France (GDF) şirketinin ortaklığını veto etti.
Bu koşullar altında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın geçen gün nükleer santral için Japonya ile devam eden görüşmelerin yanı sıra Fransızlarla da görüştüğünü söylemesi ne kadar ciddiye alınabilir?
Güney Kore işi rafa kalkmadı
Her ne kadar Japonya ile görüşmeler “ağırlıklı olarak” sürdürülüyor ise de Fransız tekliflerini değerlendirmek için de bir masa kurulmuş, diyor Bakan.
Fransa elektrik enerjisi için nükleer enerjiyi dünyada en yaygın kullanan ülkedir. Ve nükleerde başta Areva olmak üzere ileri teknolojiye sahip, dünya ölçeğinde şirketleri var. Bu nedenle Fransa’nın Türkiye’deki nükleer yarışa katılması olumlu bir gelişmedir.
Ama bir Fransız şirketinin kendi parasıyla Nabucco’ya ortak olmasına engel olan Türkiye bir başkasına 20 küsur milyar dolarlık iş verir mi?
Bu sorunun cevabı tahmin edildiği kadar açık değil. AKP, özellikle rant söz konusu olduğunda, olağanüstü pragmatik ve esnek bir partidir. Milliyetçilik damarı tuttuğunda ise çelikten katı olabilir.
Hatırlanacağı gibi Türkiye ile Japonya nükleerde iş yapma olasılığını araştırmak üzere kendilerine nisan başına kadar üç ay verdiler.
Japonya’dan bir diplomatik kaynak Fransa konusunun Japonya’ya müzakerelerde baskı amacıyla kullanıldığını düşündüğünü söyledi. Fakat pek de telaşlanmışa benzemiyordu. Hükümetin nükleer santral yaptırma arayışı uluslararası kabul gören yöntemlere ve uygulamalara terstir. Rasyonel bir durumla karşı karşıya olmadığımız için Japonya, Fransa, hatta Rusya ile yürütülmekte olan pazarlıklara dair fikir yürütmek biraz abestir.
Ama durumda yükselen komik bir unsur olduğunu da kabul etmemiz gerekir.
Türkiye bir yandan geçen kasım ayından beri Güney Kore ile müzakerelere son verildiğini söylerken, bir yandan da Seul büyükelçisi kanalıyla ters sinyaller veriyor. Seul Büyükelçisi Erdoğan İşcan bir Kore gazetesine verdiği demeçte Türkiye’nin Kore dosyasını rafa kaldırmadığını söyledi. Kore kontratı almak istiyorsa Ankara’ya daha iyi bir teklifle gidebilirmiş.
Başbakan geçenlerde Körfez’de yaptığı konuşmada Arap ev sahiplerine “Nükleer konusunda da süratle deneyim kazanıyoruz” dedi.
Süratle kafa karışıklığı kazanıyoruz deseydi sanırım durumu daha iyi tarif etmiş olurdu.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024