Avrupa’nın kurtulamamış tek ülkesi Türkiye’dir. Türkiye demokratik olmamaktan kurtulamadı. Azgelişmişlikten kurtulamadı. Gerilikten kurtulamadı. Askerin vesayetinden kurtulamadı. Azınlıklarıyla çekişme halinde olmaktan kurtulamadı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı Avrupa ülkeleri, Sovyetler Birliği’nin sağılmasından sonra Doğu Avrupa ülkeleri kurtuldular veya kurtuluş yoluna girdiler.
Romanya ve Bulgaristan arkada kaldılar ama her ikisi de artık AB ülkesi. Brüksel’in yardımıyla kalkınacaklar, demokratikleşecekler, rüşvet ve yolsuzluktan yakalarını sıyıracaklar.
Çok ümitlenmiştik ama...
Ukrayna ve Sırbistan gibi dışarıda kalan birkaç ülke de çok geçmeden AB evine alınacak.
Türkiye ise Avrupa Birliği’nin maddi ve manevi desteğini kaybetti ve yalpalamaya başladı.
Durumumuz acı ve vahim ve bugünlerde verdiği görünümü ile ümitsiz.
Kendi kendimizi kurtarmaya da muktedir değiliz. Avrupa Birliği de bizi kurtarma görevinden kendini azletti.
Atatürk galiba bu konuda yanıldı. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut olmayabilir.
Bir ara çok ümitlenmiştik ama Avrupa’da rüzgâr yön değiştirdi. AB’nin en güçlü ve etkin üyesi olan Fransa ve Almanya’da hükümetler değişti. Türkiye’yi dışlayan, hatta hakir gören liderler iktidara geldi.
Onların Türkiye sevgisizliği, AKP’nin İslami köklerinden gelen gizli Batı düşmanlığı ile birleşince o kapı da kapandı. Her ne kadar aralık duruyor görünse de.
Erdoğan ve Gül bir ara “Kopenhag kriterleri olmazsa Ankara kriterleri devreye girer” diye meydan okuyorlardı. AB üyelik görüşmelerinden vazgeçse bile Türkiye demokratikleşme yolunda yürüyecekti. Ne yazık ki bu efelik laftan ibaretmiş.
Şeffaflık şart!
AKP kapatılsa da kapatılmasa da, askeri müdahale olsa da olmasa da, seçim yapılsa da yapılmasa da durum fazla değişmeyecek.
Yapısal bir hata var. Bu da Türkiye’nin kurumlar değil, kişiler ülkesi olmasıdır.
Demokrasi ise kişilerin değil, kurumların sistemidir.
Türkiye’de demokrasinin çalışması zordur; çünkü kişiler güçlü, kurumlar zayıftır.
Salt kişilerle, özellikle demokrasiyi özümsememiş, gizli aşkı despotluk olan kişilerle demokrasi yürümez. Türkiye’de demokrasi gibi görünen şey, despotluğun üzerine atılmış şaldan başka bir şey değildir.
Çözüm demokratikleşmede ve şeffaflaşmadadır. Ama çıkarını karanlıkta ve loşluklarda arayıp bulanların şeffaflık getirmesini beklemek abestir.
Keman çalmasını bilmeyenler kemanı ellerine aldıklarında keman sesi duyulur, müzik duyulmaz. Bu politikacıların elinde demokrasi kulakları tırmalıyor ama tatmin etmiyor.