Zina evlilik kadar eskidir, kürtaj da hamilelik kadar. Ne biri ne diğeri yasalar ve yasaklarla ortadan kaldırılamaz.
Kürtaj cinayettir, dedi Başbakan.
Konu biraz incelenince, kürtajı yasaklamanın da cinayet olduğu ortaya çıkıyor.
Kürtaj, bebek, tek başına yaşayabilecek büyüklüğe erişmeden ana rahminden alınarak, hamileliğin sona erdirilmesidir. Eğer bu operasyon bebeğe yönelik cinayetse, kürtajı yasaklamak anneye yönelik cinayettir.
Şöyle:
Bir tahmine göre, dünyada her yıl 44 milyon kadın kürtaj yaptırıyor. Bu kürtajların neredeyse yarısı yasadışıdır. Yasadışı kürtajların neredeyse tamamı kalkınmakta olan ülkelerde yapılmaktadır.
Buralarda, hamileliğe müdahale, ehliyetsiz kişiler tarafından sağlıksız koşullarda yapılmakta, bu da kürtaj yaptıran birçok kadının hayatını kaybetmesine neden olmaktadır.
Bu gerçek şu örnekle daha iyi anlaşılabilir: Amerika Birleşik Devletleri ve kürtajın yasal olarak elde edilebildiği diğer ülkelerde hemen hemen hiç kürtaj ölümüne rastlanmamaktadır. Buna karşılık, sağlıksız koşullarda kürtaj yapan kadınların yüzde on üçü ölmektedir.
Eğer bu kadınlar yasal, sağlıklı kürtaj olanağına sahip olsalardı, daha uygar ülkelerde olduğu gibi, yaşamlarını kaybetmeyeceklerdi.
Demek ki kürtajı yasaklamak sağlıksız koşullar yaratmak, birçok kadının ölmesine neden olmaktadır. Cinayete kurban gitmesine de diyebilirsiniz.
Doğru yol, 1983’ten beri Türkiye’nin de yaptığı gibi kürtajı yasallaştırmak ve ehil kişiler tarafından hastanelerde yapılmasını sağlamaktır.
Dünyanın ünlü tıp dergilerinden Lancet’te geçen şubatta kürtajla ilgili bir araştırma yayımlandı.
Buna göre, 2003-2008 yıllarında kürtaj oranı 1.000 kadında 28-29 idi. Bu kürtajların yarıya yakını “güvenli olmayan” koşullarda yapıldı.
Dünya Sağlık Örgütü WHO, güvenli olmayan koşulları, vasıfsız kişiler tarafından, tehlikeli aletlerle veya sağlıksız mekânlarda yapılan operasyonlar olarak tarif ediyor.
Araştırma şunları da meydana çıkardı:
* Kısıtlayıcı yani kürtajı zorlaştıran veya yasaklayan yasalar kürtaj oranını düşürmez.
* Yasal olmayan kürtaj sonucu ölümler artıştadır.
* Güvensiz ortamlarda yapılan kürtajları önlemek için aile planlama hizmeti ve güvenli kürtaj merkezleri sağlanmalıdır.
Kürtajın cinayet olduğunu söyleyen ilk kişi Erdoğan değildir, sonuncusu da olmayacaktır. Papa Sixtus V, on altıncı yüzyılda, hamileliğin hangi aşamasında olursa olsun kürtajın cinayet olduğunu söyleyerek konuyu gündeme getiren ilk papa olma ününü kazanmıştı.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre (WHO) Türkiye’de her 1.000 kürtajın 10-19’u kadın için hayati tehlike yaratan sağlıksız koşullarda yapılmaktadır. Erdoğan bu sayıyı yüzde yüze çıkartmak istiyorsa, buyursun, kürtajı yasaklasın.