Lefkoşa
Çarşamba günü sendikaların Lefkoşa’da düzenlediği mitingi birçok şekilde tarif edebilirsiniz.
Ben aciz, iflas ve ikiyüzlülük mitingi olarak tarif ediyorum.
Mitingin iki amacı vardı: Ankara’nın mali desteği ile yürürlüğe konan üç yıllık kemer sıkma programının kaldırılması. Yeni bir hayat kurmak umuduyla Türkiye’den Kıbrıs’a gelen göçmenlerin geri gönderilmesi.
Aslında, bu amaçları sağlamak için mitinge gerek yoktu. Ya da ille de miting yapılacak idi ise AKP hükümetine değil, KKTC’yi iflas ve ümitsizliğe sürükleyen siyasi partilere ve sendikalara karşı yapılmalıydı.
Ama yapılamazdı. Çünkü mitingi sendikalar düzenledi. Baş katılımcılar arasında ise iktidarda olan Ulusal Birlik Partisi dışındaki bütün partiler vardı.
Yani ülkenin hazinesini tamtakır hale getirenler, istisnasız bütün kamu iktisadi teşekküllerini iflas ettirenler, devlet bankalarının içini boşaltanlar, bunların meydana getirdiği ekonomik felaketi düzeltmeye çalışanların aleyhine miting yapıyordu.
Bunuel olsaydı bundan daha absürt bir senaryo yazamazdı.
Sendikalar da suçlu
Ekonomik çöküşte sendikalar siyasi partiler kadar suçludurlar. Çünkü zamdan başka bir şey düşünmediler. Temsilcisi oldukları kurumlar okullar, elektrik ve telefon gibi hizmetler çağ dışı kalır ve soyulurken seslerini çıkarmadılar. Şimdi de reformun değil, kokuşmuşluğun bekçiliğini yapıyorlar.
Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın batışında sendika yönetim kadar sorumludur.
Bugün kurtulunmak istenen göçmenlere kapıları açanlar da Kıbrıslı politikacılardır.
Kıbrıslı Türkler eğer içinde bulundukları krizden kurtulmak istiyorlarsa, her şeyden önce siyasi partiler ve sendikalarla beraber değil onlara karşı miting yapmak gerektiğini anlamalıdırlar.
Mitingde protesto konusu olan her şey ve diğer temel sorunlar mitingsiz düzeltilebilir.
Çözüm çok basit. Büyük kriz zamanlarında demokrasilerde siyasi partiler bir araya gelirler ve krizden çıkmak için ortak bir program hazırlarlar. Gelsinler bir araya. Beğenmedikleri ekonomik programın yerine yeni kendi programlarını yapsınlar.
Çözüm için fikirleri yok
Göçmenleri gemilere bindirip geri yollasınlar. Türkiye’ye de “Bundan sonra bize para da, memur da yollama, biz kendi yağımızda kavrulacağız” desinler.
Niye demiyorlar? Ne mani oluyor bu şişman politikacılara ve sendika ağalarına?
Ben size söyleyeyim neyin mani olduğunu: Sorun üretme konusunda uzman olmak ama sorunlara nasıl çare bulunacağı konusunda en ufak bir fikir sahibi olmamak. İkiyüzlülük. Entelektüel tembellik. Yaratıcılıktan ve dürüstlükten nasibini almamış olmak. Kamu yararı konseptinden habersizlik. Kolaya alışmışlık. Zırlamayı çalışmaktan kolay bulmak.
Kıbrıslı Türkler, sendikacıların ve muhalefet partilerinin ilaç diye kendilerine sunduklarının zehir olduğunun hâlâ farkında değiller. Hâlâ bunlarla, bu kokuşmuş düzen içinde düzlüğe çıkacaklarını sanıyorlar. Hâlâ defalarca ne kadar berbat birer yönetici olduklarını kanıtlayanların peşinde yürüyorlar.
Çarşamba günkü mitinge katılanlar kendilerini Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve diğer Arap ülkelerinde meydanları dolduranlara benzetiyorlardı. Oradaki savaşın değişim, buradakinin her şeyin aynı kalması için verildiğinin farkında değildiler.
Uyanın. Uyanın. Uyanın.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024