Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

V. S. Naipaul’un harika kitaplar yazmak dışında ikinci en iyi yaptığı şey insanları kızdırmaktır.
Veya, İngiliz bir gazetecinin sözleri ile “Gerçekleri söyleyip düşman kazanmak.”
Bir zamanlar en iyi arkadaşlarından biri olan Paul Theroux’yu o kadar kızdırdı ki Theraux onu yerden yere vuran 376 sayfalık bir kitap yazdı. Başbakan iken Tony Blair’e “korsan” dediği için 10 Downing Street’e davet edilmedi. Büyük Karaip şairi, Nobel ödüllü şair Derek Walcott, V. S. Naipaul’a V. S. Nightfall diyor. Nightfall, “Karanlık çöküşü.”
“Hindistan: Yaralı Bir Uygarlık” kitabında anavatanına söylediği sözleri Türkiye hakkında etseydi herhalde onu vurmak için İngiltere’ye adam yollardık.
Herkesin bildiğini biz 30 yıl rötarla, Hint kökenli İngiliz yazar uluslararası bir yazarlar toplantısı için İstanbul’a davet edilince öğrendik: Naipaul, ters, nobran, kendini beğenmiş, üçüncü dünyalıları hakir gören, düşündüğünü, yaratacağı tepki ne olursa olsun açıkça söyleyen, sevilmesi zor bir insandır.
Ama büyük bir yazardır. Hiç kimse onun çağımızın en büyük yazarlarından biri olduğunu tartışmıyor. Bizde, kitaplarını okumamış ve hatta adının doğru okunuşunu bile bilmeyen bazı köşe ve ekran meddahlarını saymazsak.
Naipaul 1971’de, belki de iyi eseri olan In a Free State (Özgür Bir Devlette) ile Booker ödülünü, 2001 de Nobel Edebiyat ödülünü kazandı.
İslam dostu olmadığı 1981’de “İnanlar Arasında: İslam Dünyasına Bir Gezinti” adlı kitabı çıktığından beri biliniyor.
Yetmiş sekiz yaşındaki yazar 2001’de Müslümanlığın “vahim etkisinin” sömürgecilikle karşılaştırılabileceğini iddia ederek tartışmalara yol açmıştı. Ona göre Müslümanlık diğer halkları esir almış ve kültürlerini ortadan kaldırmaya çalışmıştı.
Amerikalı bir gazeteci Müslümanlıkla ilgili sözleri konusunda “Etrafınızda dönen tartışmaları yorucu bulmuyor musunuz?” diye sorduğunda şu cevabı aldı.
“Hayır, beni hiç rahatsız etmiyor. Yazarların bu tür husumet yaratması önemlidir. Eğer bir yazar husumet yaratmıyorsa ölüdür demektir.”
Basınımızda aleyhinde yazılanlardan haberi olduğunu sanmıyorum. Ama olsa da umursamamıştır. Alışkındır çünkü söylediklerinin kavga çıkarmasına. Biraz da bilerek tartışmayı tahrik ediyor bence, kızdırmaktan haz alıyor.
Peki Müslümanlığı eleştirdi diye İstanbul’da yapılacak yazarlar toplantısına çağrılmamalı mıydı?
Türkiye’ye kimin geleceği Müslümanlığı ne kadar beğendiği ile bağlantılı hale geldi ise, evet. Geldi mi? Geldiyse o zaman Almanya’daki Nazi dönemini hatırlamanın zamanı da geldi.
Naipaul “Benimle ilgili değerli ne varsa kitaplarımdadır” demişti. Beni söylediklerimle değil yazdıklarımla değerlendirin, anlamına geliyor bu. Ama İstanbul’daki inananlar arasında ona bu şansı verecek olanların bulunduğunu sanmıyorum.
Herhalde bunun içindir ki İstanbul’a gelmekten vazgeçti. Bundan dolayı bir kayıp varsa bize aittir, ona değil.