Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1999’dan bu yana yirmiden fazla banka battı.    Batış nedenleri aynıdır: Sahiplerinin banka kaynaklarını ceplerine atmaları veya dandik projelere yatırmaları.
Devlet, batan bankalara el koydu. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun bir raporuna göre, bunları temizlemek için 40 milyar dolar civarında para harcadı.
Devlet, bu paraları geri almak için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nu (TMSF) demokratik ülkelerde bulunması mümkün olmayan yetkilerle donattı.
TMSF acımasız bir biçimde eski banka sahiplerinin peşine düştü. Bazı bankacılar hapse atıldı. Bazıları memleketten kaçmak zorunda kaldı. Hepsine fatura çıkarıldı ama hiçbiri bankalarından çektiklerine kıyasla kayda değer bir geri ödemede bulunamadı.
Bunun tek istisnası Mehmet Emin Karamehmet’tir. Krizden önce dünyanın en zengin işadamlarından biri olan Karamehmet’in iki bankası vardı: Pamukbank ve Yapı Kredi. Karamehmet’in her iki bankaya büyük borcu vardı. Devlet Pamukbank’a el koydu ve Yapı Kredi’yi baskıyla Koç ve İtalyan ortağına sattırdı. 

Ruslara satış
Karamehmet her iki bankaya olan borçlarını da geri ödedi. Turkcell’deki hisselerinin büyük bir bölümünü Ruslara sattı. Yabancı bir konsorsiyumdan 1 milyar dolardan fazla borç aldı. Pamukbank için TMSF’ye üç milyar, YKB için de yaklaşık 2.5 milyar dolar ödedi.
Cumhuriyet tarihinde hiç kimse, devlete bu kadar büyük bir borcu, bu kadar çabuk ve şikâyetsiz ödememiştir.
Hal böyleyken 12 sene önce elden çıkardığı Interbank dolayısıyla, TMSF, Karamehmet’e 534 milyon dolarlık yeni bir fatura çıkardı.
Bu faturanın haklı mı, haksız mı olduğu tartışılabilir. Ama tartışmasız olan TMSF’nin Karamehmet’e karşı sergilediği kaba ve otokratik tutumdur.
Karamehmet’in borcunu ödemekten ve TMSF’nin ödemeyi insaflı bir plana bağlamasını ümit etmekten başka çaresi yok. Çünkü kurum karşı konulamaz yetkilerle donatılmıştır. İsterse Karamehmet’i batırır. Kimse de bir şey yapamaz.

Hukuk prensipleri
TMSF’yi meydana getiren yasada Anayasa’ya ve evrensel hukuk prensiplerine aykırı maddeler var. Bu maddeler, kuruma Olağanüstü Hal Valisi gibi davranma hakkı veriyor. Yasa yapılırken kimsenin sesi çıkmadı, çünkü bankaları batıranlara karşı kamuoyunda büyük bir infial vardı. Ama artık o günler geride kaldı.
Bu kurumun artık normalleştirilmesi lazım. Olaydan 12 yıl sonra Karamehmet’in önüne konan fatura, havada dolaşan haciz tehditleri bunun zamanının gelmiş ve geçmiş olduğunu gösteriyor.
Bankaların batmasının en büyük suçlusu, onları soyan banka sahipleri değildir. Soyguna izin veren, yasal çerçeve sağlayan ve meyvelerini paylaşan bakanlar ve Hazine bürokratlarıdır.
Ama hiçbir zaman onlara fatura çıkarılmaz. Esas hırsızlar paralarının keyfini çıkararak salınırlar.