Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Lefkoşa

Son yıllarda onu kimse dinlemez olmuştu. Öldükten sonra da vasiyetine kulak asmadılar. Rauf Denktaş’ı Lefkoşa genel hastanesinin önündeki, anneler ve çocuklar dahil pek kimsenin uğramadığı, büyük, bakımsız parka gömdüler.
Oysa O, Lefkoşa mezarlığına, genç yaşta araba kazasında ölen oğlu Raif’in yanına gömülmek istiyordu.
Raif’in bir akşam Magosa yolunda ölümü Denktaş’ın hayatının belki de en büyük travmasıydı. Aylarca mezarının başında oturdu. Dindar oldu, dine dair kitaplar yazdı. İyice yaşlanıncaya kadar, zaman zaman cumaları, dün cenaze namazının kılındığı Selimiye Camii’nde boş halıların üzerinde tek başına öğle namazı kıldı.

2005’te aday olmadı
İnatçı, Kıbrıs Türkleri için sadece kendi düşündüğünün doğru olduğunu düşünen, düşüncelerine karşı duranlara merhameti olmayan bir liderdi, Denktaş.
Bu düşünceleri şekillendiren Rumlara duyduğu dipsiz güvensizlik ve nefret idi. Rumların bir şekilde Türklerden kurtulup adanın tek hakimi olma düşüncesinden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğine inanıyordu. Haklıydı da, ama stili gittikçe itici olmaya, politikaları, AKP’nin iktidara gelmesiyle, Ankara’ya ters düşmeğe başladı.
Önce kendi halkı, ardından AKP ondan desteklerini çekti. Ankara’nın arka çıkmadığı hiçbir Kıbrıslı lider ayakta duramaz. 2005’te aday olmadı, kenara çekildi.
Tanınmayan, bölünmüş bir adada Türkiye’den gelen ianelerle yaşamaktan bıkan halk Denktaş’ın buyruğundan çıkıp Rumlarla beraber yaşamak için Annan Planı’na evet demişti. Ama gene Denktaş haklı çıktı. Rumlar, kendilerinin hakimiyetinde olmadığı sürece, Türklerle beraber yaşamak istemiyorlardı. Plana hayır dediler.

Amacına ulaştı
Aslında Denktaş amacına ulaştı. Çıkarmayı fethe dönüştürerek, başlangıçta geçici olarak planlanan müdahaleyi ebedi hale getirdi. Yok olmaya yüz tutan küçük bir toplumdan bir millet ve - Türkiye’den başka kimse tanımasa da - bir devlet yarattı. Ve Kıbrıs sorununu içinden çıkılmaz hale getirerek bu devletin yaşamasını garantiledi. Denktaş’ın en büyük başarısı budur.
En büyük başarısızlığı ise çatışmanın 1974’te sona erdiğini, kazananın kendi olduğunu kavramaması. Kıbrıslı Türkler için artık en önemli şey kalkınma ve eğitim olmalıydı. Ama, Denktaş vaktinin tamamını, kavgaya, bir anlamda sorun olmaktan çıkan Kıbrıs sorununa ayırmaya devam etti.
Ayakları üzerinde duramayan bir talan ve yolsuzluk ekonomisi kuruldu. Eğitimde Kıbrıslı Türkler Doğu Anadolu’nun en geri illerinin arkasına düştü. Bu arada Rumlar başlarını alıp gittiler, zengin oldular, Avrupa Birliği’ne girdiler. İki toplum arasında kapanması zor uçurumlara bir de refah ve eğitim uçurumu eklendi.
Denktaş Ankara’da sayılan, hatta çekinilen, ilk ve son Kıbrıslı Türk idi. Onun ölümü ile bir devir, bir daha açılmamak üzere kapandı.