Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir ay kadar sonra Güneydoğu Anadolu’daki Ilısu Barajı’nın temelinin atılmasının ardından iki yıl geçmiş olacak.
İnşaat hâlâ başlamadı.
İnşaatı yapacak yerli ve yabancı şirketler tayin edildi. Mühendislik ve Müşavirlik Konsorsiyumu kuruldu. Baraj için gerekli 1.2 milyar kredi paketleri imzalandı.
Ama işe bir türlü girişilemiyor çünkü hükümet baraj inşaatından etkilenecek doğal çevreyi, tarihi mirası ve insanları korumak için alması gereken önlemleri almamakta ısrar ediyor.
Önlemlerin alınmasını şart koşan kredinin bir bölümünü sağlayan Almanya, Avusturya ve İsviçre’dir. 153 maddelik bir paketin bir bölümünün inşaat başlamadan uygulanması gerekiyor. Aksi takdirde, baraj kredileri serbest bırakılmayacak, inşaat başlamayacak.
Ama hükümet yerinden kıpırdamıyor. Belki kıpırdayamıyor. İnsanları kul saymaya devam eden, çevre ve tarihi dokuya saygı alışkanlığına sahip olmayan bürokrasinin kreditör ülkelerin empoze ettiği şartları istese bile yerine getirebileceği kesin değil. 

Kreditörler Ankara’daydı
Kreditör ülkelerin temsilcileri çarşamba ve perşembe günü Ankara’daydı. Ankara’yı harekete geçirmek, inşaatı bir an önce başlatmak amacıyla aralarında Çevre Bakanı Veysel Eroğlu da dahil olmak üzere yetkililerle görüştüler.
İşin başlamasını onlar bizden daha fazla istiyor. İnşaat başlayacak ki şirketleri barajı çalıştıracak makine ve teçhizatı satıp para kazansın.
Ama Ankara harekete geçmeye muktedir mi, emin değilim. Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinin temsilcileri de değil.
“Bir çözüm aranıyor, proje daha ölmedi, görüş alışverişi devam edecek” diye konuştu delegasyonun bir üyesi.
Size ilginç gelmiyor mu?
Baraj Türkiye’de yapılacak. Doğal çevreyi, tarihi mirası ve etkilenecek vatandaşlarımızı korumak için alması gereken önlemleri Türk hükümetine yabancı kreditörler zorla kabul ettirmeye uğraşıyor. 

Çevrenin canı cehenneme
Bizimkilere kalsa her zaman yaptıkları gibi ceplerine birkaç kuruş koyup insanları def edip işe başlayacaklar. Çevrenin falan canı cehenneme.
Nitekim konu ilk gündeme geldiğinde Türk yetkililer “Boş verin, bu kadar titizliğe gerek yok, bizde bu işler o kadar önemli değil, hallederiz” falan diye ayak diretmişlerdi.
Ama yabancıları laçkalıklarını paylaşmaya ikna edemediler. Çünkü o ülkeler demokrasi. Oralarda gönüllü toplum kuruluşları, çevreciler konuyu büyük bir titizlikle izliyorlar ve dünyayı hükümetlerinin başına yıkacak güce sahipler.
İnsanımıza insan muamelesi yapmayı yabancıların zoruyla bile beceremeyen bir hükümete sahibiz. Ne çevreye saygıları var, ne tarihi mirasa.