Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hakkâri
Hakkâri dağların ardındaki yerdir. İran ve Irak ile sınırdaş olan bu ile Van’dan Zap Suyu ile birlikte giriyorsunuz ve gittikçe dikleşen vadilerin kenarından suyu izleyerek kente varıyorsunuz.
Tozlu benzin istasyonları bildiğiniz markaları taşımıyor. Yol kenarlarında reklam panoları yok. Türkiye’nin en fakir ilerinden birindeyiz. Burada kişi başına düşen gelir ülke ortalamasının dörtte biri. Kim neden reklam yapsın?
Yüksekova-İran sapağından sonra araç trafiği azalıyor. Doğa güzelleşiyor, insanı ferahlatan bir ihtişam kazanıyor. Cevizli yeşil kenarlar var. Bazı yerlerde nerdeyse dimdik masif birer kaya olan dağlar inanılmaz güzellikte. Arabadan inip dere boyunca yürümek istiyor canım. Suya ayaklarımı sokmak istiyorum. Dünyanın en güzel yerlerinden birinde olduğumun farkındayım.
Ama vardığım şehir asık suratlı ve aklıma şu soruyu getiriyor: Buraya, kel, bıçak uçlu, mor dağlarla çevrili bir çanağın içine, neden şehir kuruldu? Ve: Neden hâlâ burada oturuyorlar?
Sonra öğreniyorsunuz ki şimdi 54,000 kişinin tutunmaya çalıştığı Hakkâri hep böyle değildi.

Kaybedecek bir şey yok
“Bir zamanlar burası Türkiye’nin hayvan deposuydu” diye anlatıyor birisi. “Yaylalarında ve vadilerinde milyonlarca hayvanın beslendiği Doğu Anadolu’daki hayvan ticareti merkezlerinden biri buradaydı. PKK başlayıncaya kadar buralarda yılda bir buçuk milyonluk bir hayvan ticareti yapılıyordu” diye anlattı bir Hakkârili.
PKK ortaya çıktıktan sonra, 1980’lerde yayla yasağı konuldu. Köylüler köylere hapsoldular. 1992’den başlayarak, PKK’ya yataklık yapıyor diye köyler zorla boşaltılmaya başlandı. İnsanlar, kimi zaman yanlarına bir battaniye bile alamadan Hakkâri’ye göç etmek zorunda bırakıldı. Hudutlar geçilmez oldu. Meralar mayınlandı. Hayvancılık öldü.
Devlet bölgenin yaşam kaynaklarını kuruttu, PKK sorununu çözeceğim diye halk sorunu yarattı.
“Göç her şeyi felç etti” diye anlattı biri. “Nüfus bir ara 120 bine çıktı. Hiçbir önlem alınmamıştı. İnsanlar ahırlarda yattı. Yürekleri çok yanıktır. Doludurlar. Bizi kimse düşünmüyor diye düşünüyorlar.”
Hinterlandını kaybeden, işlek bir cadde iken çıkmaz sokak haline gelen Hakkâri, mutsuz, kızgın, kavgacı, geleceği olmayan insanların yeri haline geldi. Ve PKK’nın gönüllü deposu oldu.
“Burada dağda, cezaevinde veya mezarda çocuğu olmayan bir tek aile yoktur” dedi Hakkârili bir kadın.
Türkiye’de on dokuz yaş altı genç oranının en yüksek olduğu yer burası. Hapishane taş atan çocuklarla dolu.
“Bu ülkenin potansiyel teröristleri bu çocuklar” diye konuştu bir anne. “Hiçbir korkuları yok çünkü kaybedecek hiçbir şeyleri yok.”

Herkes validen memnun
Burası en sorunlu yerlerden biri olduğu için çok özel tertibat alınması, buraya gönderilen memurların hepsinin çok özel olması gerekiyordu. Ama tersine sürgün yeri addedilen Güneydoğu’ya çoğunlukla sıradan insanlar geldi ve bunların yaptığı hatalar sorunları derinleştirdi, halk ile devlet arasındaki gerginliği artırdı.
Bu sorun hâlâ devam ediyor. Herkes validen memnun ama polis ve asker üzerinde otoritesi olmadığı konuşuluyor. Güvenlik güçlerinin yargıya baskı yaptığından şikâyet var.
“Burada hâlâ 1990’ları yaşıyoruz” dedi bir Hakkârili, güvenlik baskısından şikâyet ederek. “Halk çok ciddi bir bıkkınlık içinde.”
“Burası kopmak üzere” dedi bir başkası.
Bitlis, Van ve Muş’ta büyük mesafe kaydeden hükümet burada eşit derecede başarılı olamamış. Oralara harcadığı parayı buradan esirgiyor sanki.
Şehir büyük bir gecekonduyu andırıyor. Devlet binaları 1960’lardan kalma gibi. Plansız, bakımsız ve yoksul görünümlü. Yolların çoğu köy yolları gibi taş toprak. Pis. Olan birkaç reklam panosunun camları kırılmış. Ana meydandaki Atatürk heykelinin ışıkları kaykılmış. Ekonomi bitik. Aşiretçilik tekrar ön plana çıktı. Tefecilik, fuhuş baş göstermiş.
Ve en kötüsü, Hakkâri şiddetin en yoğun yaşandığı yerlerden biri olmaya devam ediyor. Asayiş yok. Hükümet binalarının etrafında eli tetikte, asık suratlı polisler geziniyor.
“İnsanlar gece çıkmak için iki defa düşünüyorlar” diyor birisi.
“Hakkâri yaranın ağzıdır” diyor işadamı Halit Yalçın.

Haberin Devamı

YARIN: BU YARA KAPANIR MI?