8 Temmuz 2008 Bugün bu saatlerde Erzincan’a uçmak üzere havaalanına gidiyor olmalıydım.
Birkaç hafta önce elime geçen bir araştırmayı okuduktan sonra Erzincan kafama takılmıştı. İl 2000- 2007 arasında nüfusunun üçte birini göçe vermişti. Doğu’da nüfus kaybeden tek il Erzincan değildi. Aynı yıllarda Erzurum, Malatya ve Bitlis ve Ardahan da yüzde 15’ten fazla küçüldüler. Daha az göç veren başka iller de var. Ama Erzincan en çok göç veren ilden iki misli daha fazla göç vermiş.
Neden, bu kadar kısa bir sürede her üç Erzincanlıdan biri memleketini terk etmişti?
Konuştuğum bir gazeteci, memleketine gelme nedenimi duyunca güldü.
“Kimsenin bir yere gittiği yok” dedi. “Geçen sayımında nüfusu şişirilmişti. Biliyorsunuz, her il nüfusuna göre bütçeden oy alır. Ölüleri ve doğmayanları bile kaydettiler. İş sıkı tutulunca rakam düştü.”
Daha da ilginç
Eğer doğruysa bu daha da ilginç. Eğer gerçekten nüfus olduğundan üçte bir daha büyük gösterilmişse bu dünyada yapılan en büyük sayım hilekârlığı olabilirdi. Bu çapta bir sahtekârlık nasıl başarılmış olabilirdi?
Neyse. “Malum gelişmeler” dolayısıyla, gazete İstanbul’da kalmamı daha uygun buldu. Gezimi erteledim.
Bu defa da bu erteleme konusu aklıma takıldı.
Erteleme ekonomik durgunluğu derinleştiren en önemli nedenlerden biridir. Ben Erzincan’a gitmeyi ertelerim. THY bir bilet daha az satar. Erzincan’daki kiralık araba şirketinin garajında bir araba daha yatar. Kalacağım otelde bir odada daha yatılmaz. İlde para harcamayanlara bir kişi daha eklenir.
“Malum gelişmeler” dolayısıyla, acaba Türkiye’de her gün kaç bin, on bin veya yüz bin karar erteleniyor? Boş ver, daha sonra kararlaştırırız. Daha sonra imzalarız. Alırız. Gideriz. Yeriz. Televizyonun suyu mu çıktı! Bir sene de tatile gitmeyiverelim.
Harcanmayan para
Ekonomi hakkında büyük büyük laflar edebilirsiniz ama onu meydana getiren küçük küçük kararlardır. Her ertelenen karar harcanmayan para demektir. Her harcanmayan para ekonomiyi küçültür. Üretimi düşürür. İşsizliği artırır.
Sabahleyin uyandığımda güneş daha yeni doğuyordu. Buzdolabında süt yoktu. Arabaya binip caddedeki markete gittim. Işıkları sönüktü. Açılmamış mıydı? Ama gazeteler kaldırımdaki sehpada duruyordu. Birkaç gazete alıp kapıyı ittim. Hafız, yarı aydınlıkta, kasanın arkasında duruyordu.
“Hayrola” dedim, “ışıkları açmamışsın.”
Suratı asık, cevap verdi. “Elektrik faturası 1.5 milyardı, oldu 2 milyar 250 bin. Müşteri sayısı artmadı.”
O da ışıkları açmayı ertelemişti.
Sonra, herkes gibi, “malum gelişmeleri” konuştuk.