Uluslar da insanlara benzer. Akıllı olanı var. Akılsız olanı var.
Biz akılsızlar arasındayız. Kongo, Küba, Kuzey Kore, İran, Sudan kadar akılsız değil. Ama oldukça akılsızız.
Almanya değiliz. Olsaydık, dünyanın en büyük ihracatçısı olurduk.
İsveç değiliz. Olsaydık, çok uygar ve uzlaşmacı olurduk. Ve çook zengin.
Japonya değiliz. Olsaydık, kapalı ve “geri” bir Doğu ülkesi olmaktan açık ve ileri bir “Batı” ülkesi olmaya geçmeyi becerebilirdik.
ABD değiliz. Olsaydık, büyük düşünmesini bilirdik.
İşi ciddiye almak
İngiltere değiliz. Olsaydık, özgürlükçü ve hoşgörülü olurduk. Ve, belki daha önemlisi, esprili. Kendi kendimize gülme erdemine sahip olurduk. Önemli olanın kendimizi değil, yaptığımız işi ciddiye almak olduğunu bilirdik.
Devam edeyim mi?
Akılsız ülkeleri belirleyen, potansiyellerini halklarının refahını ve mutluluğunu maksimize edecek şekilde gerçekleştirecek örgütlenme becerisine sahip olmamalarıdır.
İşte size bir örnek:
Ülkemizdeki eğitim sistemi otokratik ve olağanüstü kalitesizdir. OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra en kalitesiz eğitim bizdedir. Ama yöneticilere göre eğitimin en büyük sorunu bu değildir. Tesettürdür, Alevi çocukların zorla Sünni din eğitimine tabi tutmaktır. YÖK’ü iktidarın buyruğunda eğitim ve araştırma değil, ideoloji ve sadakat odaklı bir örgüt haline getirmektir.
On binlerce disleksik çocuğumuz var... Yaa, diskleksiğin ne olduğunu bile bilmiyorsunuz... Muhtemelen, Eğitim Bakanınız da bilmiyordur, eğer sorunu halletmeye çalışmama bilmemenin bir ölçüsü ise.
Akılsız ülkeler
Ama bugün dersimiz “özel öğrenme güçlüğü” değil, akılsızlık. Onun için merak edenler milliyet.com.tr’de yazımı tıklayıp altında Prof. Ümran Korkmazlar’ın bu konudaki yazılarını okuyabilir. Tavsiye ederim. Sizin çocuğunuz da disleksik olabilir. Bunu ne siz ne de çocuğun öğretmenleri fark etmiş olabilir.
Şu kadarını söyleyeyim: Disleksi, tesettürden daha büyük bir “kanayan yara”dır ve birkaç bin kadını değil, yüz binlerce çocuğun ve ailelerinin hayatını karartıyor.
Ama hükümet için, eğitim bürokratları için, tesettür kadar öncelikli bir sorun değil.
Akılsız ülkelerde özgürlüğün seçmeli olmadığı, bazılarının özgürlüğünün diğerlerininkinden önemli veya öncelikli olmadığı bilinmez.
İktidar, veya Meclis, özgürlüğün ölçülüp kıtlık zamanlarında karneye bağlanan ekmek gibi dağıtıldığı bir yer değildir.
Alevilerin, Kürtlerin taleplerine sırt çevirip türbanlıların üniversite yasağını kaldırarak özgürlükçü olduğunuza New York Times’ı ikna edebilirsiniz ama yerlileri değil.
Hepsini değil, en azından.
Aklımız var aslında ama akıllı olamıyoruz. Neden?
Bunu anlatmak için bir kitap yazmam lazım. Veya kitaplar.