Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kadınlar doğurganlıkları üzerinde denetim hakkı elde ettikten sonra gelişmiş ülkelerde dört şey meydana geldi (diye okudum geçen gün bir yabancı yayında).
* Doğum oranı düştü.
* Kadınlar ilk doğumlarını daha ileri yaşlarda yapmaya başladı.
* Çalışan kadın sayısı arttı.
* Kadınlarda değişik yaşam tarzları görülmeye başladı. Örneğin tek başına veya çift olarak ama çocuksuz yaşamak gibi.
Aynı eğilimler, insanların içinde kaybolup, istediklerini nispeten daha korkusuz yapabilecekleri şehirlerden başlayarak, Türkiye’ye de yayılmaya başladı.
Bizde de eğilim kadınların daha bağımsız hareket etmesi yönündedir. Koca ve aile boyunduruğundan sıyrılmaktır. Canı istediği zaman doğurmak veya doğurmamayı seçmektir. Ekonomik gelişmenin, şehirleşmenin, eğitimin, modernleşmenin kaçınılmaz sonucudur bunlar.
Bu eğilimler iktidarda olan muhafazakâr ve sofuları bir açmazla karşı karşıya bırakıyor. Kadının daha bağımsız olması sosyal ve ekonomik politikaların bir sonucudur. Bu politikalar daha çok başarılı olursa bağımsızlaşan kadın sayısı çoğalacak.
Ama onlar, din ve gelenek kafa yapısında oldukları için, kadının bağımsız olmasından hoşnut olmazlar. Kadının evde oturmasını, çocuk yapısını, erkeğin dört beş adım gerisinden gelmesini isterler.
Bu nedenle de, sosyal ve ekonomik politikalarıyla çelişen başka politikalar benimserler. Dindar nesil yetiştirmek, her kadının üç çocuk doğurması, kürtajın yasaklanması ve eğitim sisteminin kız çocuklarının çarşafa girmesini ve erken evlenmesini sağlayacak şekilde değiştirilmesi gibi.
Kafalarının arkasındaki bir başka düşünce nüfusu artırmaktır. Ancak, Batı’da yaşanan tecrübeler muhafazakâr ve dincilerin çocuk doğumunu artırmak için aldıkları önlemlerin sonuçta ters etki yaptığını gösteriyor. En iyi teşvik kadınların hem iş sahibi hem de anne olmalarını sağlayacak sosyal politikalardır. Uzun doğum izinleri ve kaliteli kreşler sağlamak ve kararı kadına bırakmak gibi.
Sonunda her şey gelip kararı kimin vereceğine dayanıyor. Doğurganlık konusundaki kararı hükümet mi verecek yoksa bu karar kadınlara mı bırakılacak?
Muhafazakâr ve sofuların kürtajın yasaklanmasına zemin hazırlamak üzere giriştikleri yoğun propaganda (“gerekçelerin hiçbiri savunmasız cenin cinayetine gerekçe olamaz”) hükümetin bu konuda kumandan olmaya kararlı olduğunu gösteriyor.
Bu gibi toplum mühendisliği girişimleri başarısız olmaya mahkzmdur. Çoğu denedi ama kimse başaramadı.
Kürtaj yasaklandıktan sonra doğum sayısı artmayacak. Kürtaj olan kadın sayısı azalmayacak. Kürtajdan ölen ve sakat kalan kadın sayısı artacak.
Ama bu gerçekler hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Eleştiriye bağışıklık kazanmış, uzlaşma konseptini unutmuş bir hükümet var. Doğru, yanlış bildiğini zorla yapacak. Bu dönem de böyle geçecek.