Deniz Baykal’ın ne zamandan beri Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkanı olduğunu hatırlayan var mı?
Benim aklımda Kanuni’nin İkinci Viyana Seferi’nden beri, diye kaldı. Yoksa Birinci Viyana Seferi mi idi?
Geçenlerde Milliyet okuru Ayşegül Bakkalbaşı’ndan aldığım elektronik posta üzerine bu soruyu düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
Bakkalbaşı, Türkiye’nin en eski siyasi partisinin mevcut başkanını ne kadar az sevdiğini anlattıktan sonra, Baykal ile koltuğunu birbirinden ayırmak için cerrahi müdahale dışında bir yöntem kalmamış olabileceğini söylüyor.
70’ini dolduracak
Bu savı desteklemek üzere, bu centilmenle ilgili küçük bir araştırma yaptım.
Baykal’ın Ankara’da Meclis’e ilk girdiğinden bu yana 35 yıl geçti.
16 yıldır genel başkanlık koltuğunda oturuyor.
İstatistik Kurumu’na göre, Türkiye’de nüfusunun yarısı 28 yaşından küçüktür. Baykal ise 65 yaş ve yukarı yaş grubundaki yüzde 7’ye giriyor. Temmuzda yetmişini dolduracak.
Baykal’ın kazandığı genel seçimleri saymaya geldiğimizde rakamlar küçülüyor. Küçülüyor. Küçülüyor. Sıfıra iniyor.
Ama bu önemli değil. Çünkü, CHP dünyada (belki galakside!) iktidar olmayı amaçlamayan tek partidir. Bu açıdan baktığınız zaman, CHP ile Baykal’ın Leyla-Mecnun’luğu bir mantık evliliği olarak ortaya çıkıyor. Çünkü o, seçim kazanmamak için ideal bir başkan. Daha az sevilen birini nereden bulacaklar?
Baykal’ın bir özelliği daha var: Ortanın solundaki bir partiye hükümranlık kurup onu Cengiz Han’dan daha sağcı yapan ilk politikacı olması.
Vallahi, Ayşegül Hanım, ne diyeyim?
Bir önceki Genelkurmay Başkanı’ndan rica etmiştim. Ordu hep hükümetleri deviriyor. Bir defa da, lütfen, muhalefeti devirin, tarihe geçersiniz, diye ama beni dinleyen kim?
Onun için haklı olabilirsiniz. Baykal’la CHP’yi birbirinden ayırmak için cerrahi yöntem dışında başka bir metot kalmamış olabilir.
İçimdeki sadist, “Narkoz kullanmadan, narkoz kullanmadan lütfen!” diye bağırıyor, ama ona kulak vermeyeceğim.
Ama Baykal’ı bu ameliyata kim ikna edecek?
Bu konudaki düşüncelerinizi en kısa zamanda bekliyorum.