Bir benzetmeyle anlatmak gerekirse, broadband öncesi durum siyah beyaz televizyonu temsil ederken broadband renkli, plazma, interaktif televizyondur. Broadband hızlı internet bağlantısı sağlamakta, kapsamlı veri akımını mümkün kılmakta ve genellikle hayatı, özellikle iş hayatını kolaylaştırmaktadır. İyi bir şeydir ve bütün iyi şeyler gibi teşvik edilmelidir. Çünkü hem evlerde hem işyerlerinde daha hızlı ve daha ucuz broadband için büyük bir açlık var.Bu nedenle, broadband'ın ultra hızlı, ucuz ve yaygın hale getirilmesi, Avrupa Birliği medya komisyonu patronlarının en çok yoğunlaştığı konudur. Bizde de hummalı bir faaliyet var ama ters istikamete doğru, buna biraz sonra geleceğim. Telekom sektörünün halen en önemli büyüme alanı broadband veya geniş bant'tır. AB ultra hızlı broadband yatırımlarını teşvik etmek için telefon şirketlerinin broadband ve diğer hizmetlerini ikiye bölmeyi tasarlıyor.Onu bu yola sevk eden, bölünmenin İngiltere'de uygulanması ve çok başarılı olmasıdır.İngiltere'de British Telecom (Bizdeki Türk Telekom'a tekabül ediyor) 2005'te piyasa düzenleyici kurum tarafından broadband bölümünü ayırmaya teşvik edildi. British Telecom rakiplerine kendi müşterilerine sağladığı koşullara eşit koşullar sağlayan bir sistem kurdu. Bu gelişmenin yarattığı rekabet ortamı dolayısıyla broadband sürati iki misline çıktı. Fiyatlar ucuzladı. Broadband kullanımı bu hizmeti dünyada en yaygın olarak kullanan İskandinav ülkelerinin düzeyine ulaştı.Bizde is broadband bir Türk Telekom tekelidir ve Ulaştırma Bakanlığı bu durumunu koruması için onu aktif olarak desteklemektedir. Ekonomimiz bunun bedelini yavaş, pahalı, geri teknolojiye dayalı broadband olarak ödemektedir.TT, İngiltere'nin tersine, rekabeti boğmaktadır. Çünkü, broadband işinin en çabuk gelişen bölümüdür. En çok parayı ondan kazanıyor. TT rekabeti boğuyor Bundan kısa bir süre önce cep telefonunda Türkiye'yi en ileri teknoloji boyutuna taşıyacak olan 3G lisans ihalesi TT'nin Ankara'daki etkin lobi faaliyeti sonucunda iptal edildi.TT, Vodafone ve Avea ihaleyi ortaklaşa boykot ettiler. Ulaştırma Bakanlığı bunu bir mazeret olarak kullandı. İhale iptal edildi. Türkiye cep telefonunda "siyah beyaz televizyon" teknolojisine mahkûm edildi. Piyasadan edindiğim bilgiye göre, Türkiye'nin iki seneden önce 3G teknolojisine terfi etmesi imkânsızdır.Ulaştırma Bakanlığı telekom piyasasında hem düzenleyici hem, TT'deki ortaklığı dolayısıyla, oyuncudur. Bundan dolayı forsunu TT'den yana kullanıyor. Bu TT (ve Vodafone ve Avea) için iyi, ama Türkiye için kötüdür. İleri ülkelerde telekom sektörü en ileri teknolojilerden birini temsil ediyor. Türkiye'de, Ankara'nın, ekonominin boynunda bir değirmen taşı olmaya devam etmesini. 3G iki seneden önce gelemez MAALESEF DOSYALARI YAYINLAYAMAM İntihal yani bilim hırsızlığını araştırmaya başlayınca bu ahlaksızlık türünün akademi dünyamızın madeninde çok kalın ve zengin bir damar olduğunu keşfettim. İntihal ve bununla ilişkili diğer ahlaksızlık konuları üniversitlerimizin dokusunu çürütüyor. Yazılarım çıkmaya başladıktan sonra bana birçok intihal dosyası gönderildi. Bir profesör zahmet etmeyip evime kadar geldi. Maalesef bunları yayınlayamam. Metinleri kaşılaştırınca intihali, görmek mümküm ve çok kolay. Ama uzmanların inceleyip intihal olarak damgalamadığı dosyaları benim yayınlamam doğru olmaz.Bu iş Yüksek Öğrenim Kurumu'nun ve teker teker üniversiteleri işidir. Maalesef YÖK bu konuya gerekli önemi vermeyerek ahlaksızlığın yaygınlaşmasına ve kök salmasına olanak sağlıyor.Gerçi YÖK ODTÜ, Dicle, Mersin ve Çanakkale On sekiz Mart Üniversiteleri'ne mensup 14 fizikçinin intihal (Bilim hırsızlığı) yaptıkları iddiaların en sonunda gündemine aldı. Ama çoğu zaman ortaya çıkan intihal olayları örtbas ediliyor. Öğrencilerin ve akademisyenlerin bu örtbas işlemlerinden haberdar olmaları mensubu oldukları camiaya karşı olan güveni, sarsıyor. Ahlaksızlığın yükselmek için geçerli bir yöntem olduğu kanaatini yaygınlaştırıyor. Hırsızlık geçer akçe oluyor – politkada ve bürokraside rüşvetin, balı tutanın parmağını yalamasının olağan sayıldığı gibi.Bilimde dürüstlük bilgiden önce gelir. Dürüstlük – ahlak – kendi başına bir değer ifade eder. Dürüstlükten arıtılmış bilim işte bizde sık sık olduğu gibi kopya, uyudurma, hırsızlık vesaire oluyor.Bu konuya bir süre ara verebilirim. Gazetedeki görevim ekonomi konularında yazı yazmaktır. Ama peşini bırakmayacağımdan emin olabilirsiniz. 26 Eylül 2007 Selcuk Aşkın Üniversitelerdeki kopyacilik konusu, amnezik olan toplumda anlik bir esinti oldu!Akademik unvanlarin alim sekli, bunlari almis olanlarin duzeyi, tum sistemin isleyisi, emir-komuta zinciri hiyerarsi icinde calisan universitelerin bilim yoksunu oldugunun ortaya cikmasi 'devletin yuksek cikarlarina' uygun dusmeyebeilir. Ulke disinda, Turkiye'den alinan unvanlarin, birkac universite disinda, tuvalet kagidi olmasi da baska bir gerceklik.Konuya yakinda donmeniz umuduyla. ÜNVANLAR TUVALET KAĞADIDIR Prof.Dr.Haluk Yetkin Ben, üniversitelerimizin sorunlarını buzdağına benzetirim. Görünen veya görülmek istenen su üstündeki bölümüdür. Zamanınızı daha fazla almadan size bir anektod aktarmak isterim;1919' da Kaiser Wilhelm II. sürgündedir. Almanya'dan ziyaretine gelenlerle konuşur. Ülkede başta sanayi, tarım ve ticaret olmak üzere ekonominin çöktüğünü öğrenir (Berlin Ulaşım ve Teknoloji Müzesinde 1919 yılına ait bir banliyo treni biletinin üzerinde 3 Milyar Mark yazılı olduğunu gördüm). Üniversiteleri sorar, çok iyi durumda olduklarını öğrenir ve "Korkmayın, kısa sürede toparlanırız" der.Bildiğiniz gibi, 1933 Üniversite Reformu, Alman Üniversitelerinden kovulan bilim adamlarımız tarafından gerçekleştirilir. Benim Hocalarım bu bilim adamlarının öğrencisiydi. Bize, hocalarının bilimsel ve kişisel ahlak konusundaki örnek davranışlarını aktarırlardı. ALMANYA'DAN KOVULAN PROFESÖRLER İsimsiz el insaf diyorum. Ben İstanbul'daki bir üniversitedeyim. Endüstri içi ticaretle ilgili bir araştırma yaparken (..... .....), (..... .....) (..... .....)' un birlikte yazmış olduğu birbirinin tıpatıp satır satır aynısı iki makale buldum:1. 1. Türkiye ile Avrupa Birliği Ülkeleri Arasındaki Endüstri İçi Ticaretin Önemi İktisat İşletme ve Finans Dergisi (2005)2. 2. 2. Türkiye ile Avrupa Birliği Arasındaki Dış Ticarette Endüstri İçi Ticaret , Afyon Kocatepe Ün İİBF dergisi (2004) Birbirinin tamamen aynısı olan bu makalelerin hangisine dipnot vereceğim? Dublikasyon gibi etik dışı bir olay değil mi bu? Bu arkadaşları uyarın lütfen böyle etik dışı uygulamalar yapmasınlar onlara yakışmıyor. BU NE BİÇİM İŞ İSMİ BENDE GİZLİ BİR ODTÜ DOKTORA ÖĞRENCİSİNDEN ODTÜ'de öğretim üyesi yetiştirme programı (35. maddenin bir türevi) çerçevesinde doktora yapan bir araştırma görevlisiyim. Yazmak istediğim konu intihal olayındaki vehametin de ötesinde ODTÜnün burada lisans eğitimi almamış olan öğrencilere bakışı. Bizler lisans eğitimimizi burda almasak da doktoramızı bitirdikten sonra başka bir üniversiteye dönecek olsak da burada doktora öğrencileriyiz. Doktoramız bitene kadar bu okulun öğrencileriyiz. Şimdi ODTÜ – aşağıda okuyacağınız bize gönderilen mailden de anlaşılacağı gibi – bizleri ODTÜ dışından, bizim öğrencilerimiz değil diye nitelendiriyor. Ancak uygulamada biz de en az ODTÜ mezunları kadar görev alıyoruz. Devletin bize sunduğu proje imkanlarından hocalarımız sonuna kadar istifade ediyor "bu proje sizin, harcama hakkı sizindir," denmiyor ve alınan tüm malzemeleri giderken burada bırakıyoruz. intihal meselesine gelince. Bunu yapan öğrenciler burada bir çalışma grubunun içindeydiler ama başka bir konuda, yerçekimi konusunda bu kadar makaleyi yazdılar acaba? Danışman hocaları bu makaleleri hiç mi denetlemedi? Bunlar basılmadan önce bölüm başkanı tarafından imzalanmadı mı? Fen bilimleri enstütüsü basıma göndermeden önce hiç mi bakmadı, görmedi? Bir insan doktora öğrencisi iken yerçekimi konusunda 40a varan sayıda makale yayınlayamaz, bu sayı 5 bile olamaz çünkü bu insanlar doktora dersleri alıyorlardı bu dönemde ve doktora yeterlilik sınavına da girdiler. Böylesine bir yoğunluk içinde bu imkansız. Bunu hiç mi kimse görmedi? Ne oldu da şimdi şikayet etmeye karar verdiler? Bu konu çok derin ve soruşturulması gereken çok fazla mesele var. Bir başka konu bu öğrenciler lise fiziğini bile bilmemekle suçlanıyorlar. Böyle birşey sözkonusu olamaz, yanlış anlamayın, onları savunmuyorum ancak 4 üzerinden 3,80 civarı ortalama yaptı bu insanlar doktora derslerinden ve yeterlilik sınavını 2. ve 3. olarak geçtiler lise fiziği bile bilmeyen bir öğrenci fizik bölümünde bu başarıları gösterebiliyorsa orada bir fizik bölümü yoktur derim ben olsa olsa anaokuludur bu. Acaba yazılan makalelere bakmadan "oh ne güzel, bölümümüzden çok sayıda makale çıkıyor," diye sevindiler ve bazı dürüst hocalarımız bu konuyu farkedip şikayetçi olunca mı biz ODTÜ'lü olmayanlar zan altında bırakıldık? Acaba "ODTÜ'lü" olup da bu işi yapan hiç yok mudur?Bir inceleme yapan var mıdır bu konuda? ÖDTÜ REKTÖRÜ BİZE SİZ BU ÜNİVERSİTEDEN DEĞİLSİNİZ DİYOR Degerli Mensuplarimiz, 6 Eylul 2007 tarihli Nature Dergisi'ndeki bir yazi uzerine, ODTU'deki iki doktora ogrencisinin dahil oldugu intihal olaylari ile ilgili bazi haberler son gunlerde basinda yer almistir. Basinda yer alan bu haberlerde, ODTU'lu oldugu kaydedilen iki ogrenci, ODTU personeli veya mezunu degil, ODTU doktora ogrencileridir. Soz konusu ogrencilerden birisi TUBITAK burslusu olup, digeri ise 35. madde ile baska bir universite tarafindan ODTU'de gorevlendirilmistir. Yayin Etik Komitesi Baskani'nin konu hakkindaki intihal suphesini Rektorluge iletmesi uzerine, 15 Ocak 2007 tarihinde Rektorlugumuzce ODTU Yayin Etik Komitesi'ne konu ile ilgili bir inceleme baslattirilmistir. 18 Ocak 2007 tarihinde ilk toplantisini yapan Komite, 22 Subat 2007 tarihinde ilgili dosyalari incelenmek uzere bilirkisilere gondermistir. Bilirkisi goruslerini degerlendiren Komite, 15 Mart 2007 tarihinde soz konusu yayinlarda intihal yapildigi sonucuna varmistir. Yayin Etik Komitesi'nin intihal ile ilgili karari uzerine ilgili ogrenciler hakkinda disiplin sorusturmasi acilmis olup, 16 Nisan 2007 tarihinde durum Yuksekogretim Kurulu Baskanligi, TUBITAK ve ilgili universite rektorlugune bildirilmistir. Disiplin sorusturmasi 12 Temmuz 2007 tarihinde sonuclanmis ve ogrencilere egitim-ogretimden iki donem uzaklastirma cezasi verilmistir. Ayrica, Yayin Etik Komitesi?nin degerlendirmesi, 22 Mart 2007 tarihinde Rektorlugumuzce JHEP dergi editorlerine bildirilmis ( ),intihal uyarisinin ilk kez ODTU Rektorlugunce yapildigi acikca belirtilmistir.Buna karsin, Nature Dergisi'nde daha sonra ( 6 Eylul 2007 tarihinde) cikan yazida ODTU Rektorlugunun ilk tesbit ve uyarilari yaptigi ve olayi ortaya cikardigi belirtilmemistir. Gorulecegi gibi, Nature dergisinde cikan yazidan aylar once ve ilk bilgi gelir gelmez, Universitemiz ve Rektorlugumuz gerekli hassasiyeti gostererek, kendi sorumlulugunda olan tum islemleri yerine getirmistir. Bilgilerinize sunarim. Saygilarimla. Prof.Dr. Ural Akbulut Rektor mmunir@milliyet.com.tr ÖDTÜ REKTÖRÜNÜN ÜNİVERSİTEYE MEKTUBU