Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Formula 1, Türkiye’nin Türkiye’ye attığı en büyük kazıklardan biridir.    Hikâye, 2000 civarında bir grup cingözün Formula 1’i Türkiye’ye getirmek için bir şirket kurmasıyla başladı.
Aralarında dünya çapında profesyonel yöneticiler, işadamları ve danışmanlar da bulunan bu cingözler yalan dolan istatistikler uydurarak Formula 1’in Türkiye için kârlı bir iş olduğu izlenimini yaydı.
Kamuoyunu ve medyanın neredeyse tamamını kandırdılar. Oysa Formula 1’in yıllık gelirinin pistin bakım ve işletme giderini bile karşılayamayacağını biliyorlardı. Bu gibi tatlı işlere yatkın İstanbul Ticaret Odası’nı (İTO) projenin masrafını yüklenmeye ikna etmeleri güç olmadı.
O zamanlar spordan da sorumlu olan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın desteğini aldılar. Erdoğan’ı da işin içine çektiler.
Şahin’in desteğiyle Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün İstanbul Pendik Tepeören mevkiindeki 2200 dönümlük arazisi Formula 1’cilere tahsis edildi. Oysa burası üniversite inşaatı için ayırılmıştı.
Formula 1 yarışlarının yapıldığı 15 Avrupa ve Amerika kıtası ülkesinin hiçbirinde yarışları devlet finanse etmiyor. Buralarda iş, riski ve kârıyla tamamen özel sektöre aittir. Bizim cingözler ve siyasetteki ortakları Türkiye’de işi devletin ve yarı kamu kuruluşu olan odaların üzerine yıktılar.
Unakıtan ile Şahin, herhangi bir fizibilite raporu görmeden çekleri imzaladı. Unakıtan yarışların düzenleyicisi olan Formula One Association’a, Türkiye adına 2011 yılına kadar 94.5 milyon dolar ödeme taahhüdünde bulundu. Şahin pistin zamanında bitmemesi halinde 25 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul eden bir mektup verdi.
Pist 60 milyon dolara çıkacaktı. O zaman İTO Başkanı olan Mehmet Yıldırım işi bir şirkete ihalesiz verdi. Maliyet astronomik biçimde artmaya başladı. İTO’nun parası yetmedi. Başbakan devreye girdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve İstanbul Belediyesi de pamuk ellerini ceplerine soktular.
Hem o zaman hem şimdi İTO yönetim kurulunda olan bir kaynaktan öğrendiğime göre, 60 milyon dolara çıkacağı vaat edilen tesislere “300 ile 400 milyon dolar arasında para harcandı.”
Tesisler Ağustos 2005’te bitti. Başbakan tarafından açıldı. Ama sahtekârların vaat ettiği gelirler gerçekleşmedi. Onlar dünyada 3.5 milyar insanın Formula 1 yarışlarını seyredeceğini söylemişlerdi. Oysa seyirci sayısı taş çatlasa 300 milyondu. Yarışları seyretmek için 150 bine yakın yabancı İstanbul’a gelecek, “muhafazakâr bir hesapla” 85 milyon dolar para bırakacaktı. 15.000 kişi bile gelmedi, 1.5 milyon dolar para bile bırakmadı.
Dünyada Formula 1 tesislerine bu kadar çok para harcamış, bu kadar az gelir elde eden ikinci bir ülke yoktur. Tesisin açıldığı yıl Sanayi ve Ticaret bakanlığı Başmüfettişi İTO Başkanı Yıldırım hakkında ceza davası açılmak üzere İstanbul savcılığına suç duyurusunda bulundu. Yıldırım hakkında Formula 1 inşaatında usulsüzlük yapıldığı, fazladan trilyonlar ödendiği savıyla dava açıldı.
Geçenlerde davayı açan savcı dosyasını geri aldı ve Yıldırım’ın beraatini istedi.
Hükümet, tesisi, çalıştıramadığı için yıllığı 3 milyon dolara Formula One Association’a kiraladı. Aynı hükümet yarışların İstanbul’da yapılması için her yıl bu şirkete 13.5 milyon dolar ödüyor.
Yarışlar yapıldıktan sonra kapısına kilit vuruluyor ve 362 gün sonra yeniden yarışlar yapılıncaya kadar öyle kapalı duruyor.
Bence kapıya şu ibareyi taşıyan bir levha güzel yakışır: Tanrı Türkü Türkten korusun.