Konum, Türkiye uluslararası karayolu eşya taşımacılığı sektörü. Bildiğimiz TIR’lar var ya, yanından geçerken git git bitmeyen o zımbırtılar... Onlar işte. Bu sektör, ben de dün öğrendim, 43.000 çekici ile Avrupa’nın en büyük filolarından biridir. Türkiye’nin ihracatının yarısından fazlası TIR’larla taşınıyor. Sektör 400 binden fazla insana ekmek yediriyor. Kazandırdığı döviz üç milyar dolar. Türkiye bu sahada Doğu Avrupa’da bir numarada.
Daha da büyüme potansiyeli var ama Avrupa Birliği üyeleri Türk TIR’larını kotaya bağlamış vaziyette. Her ülke kendine göre bir kota koydu. O sayıya varıldı mı Türk TIR’ları ağzıyla kuş tutsa o ülkeden geçemiyor.
Avrupa Birliği ülkelerinin kendi aralarında böyle bir kısıtlama yok. Örneğin İsveç TIR’ları İtalya’ya sonsuz sefer düzenleyebilir. Türkiye AB üyesi olmadığı için bu özgürlükten yararlanamıyor.
Ancak, Türkiye ile AB arasında gümrük birliği var. Yani karşılıklı olarak ihracattan gümrük almıyorlar. Mallar serbest dolaşıyor. Bu ticaretin kısıtlanmaması lazım. Ama, TIR sayısı sınırlandırılarak, dolaylı bir biçimde kısıtlanıyor.
Çetin Nuhoğlu’na göre, kısıtlamanın Türkiye’ye yıllık faturası 5.5 milyar dolar.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin ulaştırma ve lojistik meclisinin başkanı olan Nuhoğlu, mal dolaşımının serbest ama taşınmasının kısıtlı olmasının saçma olduğunu söylüyor. “Son yıllarda AB’ye ihracat yüzde 200 arttı ama kotalarda bu oranda bir artış olmadı. Bu mal nasıl taşınacak?” diye soruyor. TOBB bu soruyu AB’ye sorunca şu sevabı almış: “Taşımacılık mal değil hizmettir. Türkiye ile AB arasında serbest mal dolaşımına dair anlaşma var ama hizmetlerin serbest dolaşımı anlaşması yok.”
Kurda sormuşlar...
Nuhoğlu’na göre bu sadece bir mazerettir. “Esas amaç, malların Türkiye’den gelmemesi” diyor. “Dolaylı korumacılık. Türk mallarının girişini engellemek.”
AB’nin bir amacı daha var. Kendi TIR şoförlerine iş çıkarmak, Moldova, Ukrayna gibi AB ahbabı ülkelere de Türkiye’nin sırtından iş çıkarmak.
Bütün bunları duyduktan sonra hükümet Dışişleri, Ticaret, Ulaştırma bakanlıklarıyla taşımacıların imdadına koşmuştur, diye düşünebilirsiniz. Ben de aynı şeyi düşündüm. Ama böyle bir şey vaki değil.
Hükümet “Neden TIR’cılarımıza kota uyguluyorsunuz?” diye sorarsa, AB’nin “neden (Güney) Kıbrıs gemilerine limanlarınızı açmıyorsunuz?” demesinden korkuyor.
Dün AB’nin Ankara temsilciliğine ulaşmaya çalıştım ama kimseyle konuşamadım.
“Kurda sormuşlar: Ensen niye kalın? Kendi işimi kendim yaparım, demiş” misali, taşımacılar kendi sorunlarını kendileri çözmeye karar verdiler. İlk aşamada Almanya’yı Almanya’da dava ediyorlar. Bu davayı kazandıktan sonra, kazanırlarsa demiyorum, çünkü kazanacaklarına eminler, uluslararası mahkemeye gidecekler.
Bol şans çocuklar. İnşallah başarırsınız.