Dinç Bilgin’in, sekiz yılı aşkın bir süredir devam eden banka hortumlama davasından beraat etmesi için şartlar oluştu. Ama acaba beraat edebilecek mi?
Bilgin, sahibi olduğu Etibank’ın içini, “bir daha geri dönmemek üzere boşalttığı” iddiası ile yargılanıyor.
Mahkeme kayıtlarından öğrendiğime göre, Bilgin’in Etibank’tan kullandığı krediler, faizler hariç, 372 milyon dolar idi. Kredilere karşı, o zamanki değeri 324 milyon dolar tutarında mal ipotek edilerek teminat gösterilmişti.
Banka battıktan sonra, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, (TMSF) Bilgin’in bütün mal varlığına el koydu ve tümünü sattı. Satışlardan elde edilen 1 milyar 400 küsur milyon dolar, alınan kredinin neredeyse dört misli mertebesindeydi. Ve Bilgin’in, hem devlete, hem de piyasaya olan borçlarının tamamını karşılamaya yetip artmıştı.
Nitekim TMSF, bayramdan önce, “Biz alacaklarımızı aldık” diyerek davadan çekildi. Gelgelelim maraton dava devam ediyor. Mahkeme, 3 Aralık’ta yeniden toplanacak ve beklenmedik bir gelişme olmazsa kararını açıklayacak.
Sorun sadece borç meselesi değil
Konuştuğum bazı hukukçulara göre, Bilgin’in mal varlığının satışından elde edilen gelirin, kamunun ve hatta piyasanın alacaklarının tamamına yetiyor olması, suç isnadını “hukuki geçerlilik açısından ortadan kaldırıyor.”
Mahkeme, tabii, aynı kanaatte olmayabilir.
Ama sorun sadece borç ve alacak meselesi değil. Hatta adalet veya adaletsizlik de değil.
Bir de hukuki cesaret, bağımsızlık boyutu var.
Bu gibi sansasyonel davalarda mahkemelerin karar vermesi zor. Beraat kararı vermesi daha da zor.
Yargıçlar ve savcılar, siyasilerin gözlerinin üzerlerinde olduğunu biliyorlar. Ayrıca kamu baskısını da yoğun bir şekilde hissediyorlar. Biliyorlar ki, karar sanığın lehine de, aleyhine de olsa üzerine çok spekülasyon yapılacak.
Sabah ve atv’nin sahibi olarak Dinç Bilgin, 2000 ekonomik krizi ve AKP öncesi Türkiye’sinin en güçlü kişilerinden biri idi.
Gazeteler ve gazete patronları, o günlerde, siyaset üzerinde, AKP’nin iktidara gelmesinin ardından hızla kaybedecekleri bir güce sahiptiler. Başbakanlara ne yapıp ne yapmaması gerektiğini söyleyebiliyorlardı. Hatta yakın kurmaylarını kabineye sokan patronlar dahi vardı. Pek çoğu, sahip oldukları bu gücü kullanarak ekonomik pastadan olabildiğince büyük bir pay koparmaya çalışıyordu.
Bilgin’in, sonradan elinde patlayan Etibank’ı alması da böyle bir güç gösterisinin sonucuydu.
O günkü medyanın veya o medyanın bir bölümünün başka bir özelliği, derin devletin ve başka çıkar çevrelerinin maşası olmaya yatkınlığı idi. Türk halkı bu yüzden birçok uydurma haber okudu, kandırıldı.
O günlerin Dinç Bilgin’i, bu nehirde kendini akıntıya bırakmıştı. Bugün ise, o Bilgin’e biraz istihza ile bakan, dersini almış, nedamet getirmiş, hatta kadere boyun eymiş bir Bilgin var. Hiçbir zaman bankasını hortumlamak gibi niyetinin olmadığını söylüyor ama gazete patronu olarak kendisinde pek çok kusur buluyor.
Hem kendini, hem de o zamanın medyasını eleştirerek “Yaptık” diyor. “Yapmadık mı?”
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024