Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İnsanın başını kaldırıp yıldızlara ilk baktığından beri sormaktan vazgeçmediği bir soru var: Yalnız mıyım yoksa kâinatta başka canlılar var mı? Bu nedenle olmalı, Amerikan Uzay Ajansı NASA’nın dünya dışında canlı arayan araştırmalara ivme verecek bir keşifte bulunduğunu açıklaması dünyada büyük heyecan yarattı.
Buluş uzayda mı yapılmıştı? En sonunda kâinatta bizden başka canlılar olduğunu mu öğrenecektik? NASA yeni bir canlı türü bulmuştu ama uzayda değil, haşin koşulların hüküm sürdüğü Kaliforniya’nın Mono Gölü’nde. Bunun öğrenilmesiyle kamuoyunda konuyla ilgili merak dağıldı.
Oysa buluş hayat diye bildiğimiz şeyin tanımını değiştirecek, biyoloji kitaplarının yeniden yazılmasını gerektirecek, güneş sisteminde başka canlıları arama çalışmalarının yönünü değiştirecek kadar önemli idi.
Bunu şöyle anlatmaya çalışayım:
Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların DNA’ları aynıdır. City College of New York’ta teorik fizik profesörü Michio Kaku’nun sözleri ile, “DNA’nın bileşenlerini yeniden düzenleyerek mayayı tavşan, tavşanı fil hatta insan yapmak mümkündür.”
Bütün DNA’lar aynı altı maddeyi içerir: karbon, hidrojen, oksijen, azot, fosfor ve sülfür. Bir tanesi hariç. Bu NASA araştırmacılarının Mono Gölü’nde bulduğu bir mikro organizmanın DNA’sıdır. (Mikro organizma mikroskopla görülecek küçüklükteki canlılara verilen isimdir.) Bu DNA zehirli bir madde olan arseniği kullanarak kuvvet buluyor ve çoğalıyor. Hücrelerinde, diğer bütün organizmaların kullandığı fosfor yerine arseniği ikame ediyor.
Birçok canlı için öldürücü olan arseniği yapısına katarak yaşamını sürdüren bu mikro organizmanın bize öğrettiği şudur:
Hayat sadece bizim bildiğimiz bileşimlerden meydana gelmiyor. Onun için yeryüzünde ve uzayda değişik varlıkları ararken insanın artık sadece bildiği değil, bilmediği hayat türleri için de gözlerini açık tutması gerekecek.
“Burada canlıların yaşaması mümkün değildir” diye bildiğimiz yerlerde o koşullara uyum sağlamış, DNA yapıları değişik, hatta DNA’dan başka hayat planları taşıyan organizmalar var olabilir. Hayatın her yerde dünyada var olanın bir kopyası olması gerektiğini varsaymak artık mümkün değil.
“Eğer yeryüzünde bir mikrop bu kadar beklenmedik bir şey yapıyorsa, hayat (kâinatta) daha görmediğimiz neler yapmaya muktedir?” diye soruyor Mono Gölü’ndeki araştırmanın başkanı olan Felisa Wolfe-Sim. Kâinat değişik yerlerde değişik yaşam bileşimleri meydana getirmeye muktedirse uzay canlı dolu olabilir. Sizi bilmem ama ben bunun böyle olduğuna hep inandım. İnandığım ama kanıtlamam mümkün olmayan şey şudur: Nasıl dünya havada uçuşan bitki tohumları ile dolu ise kâinat da hayat tohumları ile kaynıyor.