Hrant Dink, Orhan Pamuk, Fazıl Say, Şerif Mardin ve Nur Vergin örnekleri başlarını siperden kaldıranları nelerin beklediğini gösteriyor. Erdoğan'ın neyi açıkladığı, neyi gizlediği söylediklerinden anlaşılamaz. Onu anlamak için bu tür korkuların hüküm sürmediği başka bir Müslüman ülkeye, Malezya'ya kulak vermek lazım. Bakın Malezya Başbakanı Abdullah Ahmet Bedevi ne diyor*: Eski bir soru ama yeniden sormaya değer: Tayyip Erdoğan değişti mi? Bu sorunun cevabını bilmek mümkün değil. Ülkemizdeki özgürlük ortamı açık konuşmaya müsait değil. Yasaların getirdiği kısıtlamalar var. Asker korkusu var. Derin devlet var. Medyanın sınır tanımayan saldırılarına maruz kalma endişesi var. Kim olduğu veya kimden emir aldığı hiçbir zaman açığa kavuşmayacak insanlar tarafından öldürülme tehlikesi var. "Batıda birçok insan zannediyor ki Müslüman toplumlar maddi olarak zenginleştikçe Avrupa'da, Aydınlanma diye bilinen dönemde olduğu gibi, dini dünyevi işlerden ayıracaklar ve din kul ile Tanrı arasında özel bir ilişki haline gelecek. Ancak, şahit olduğumuz, birçok Müslüman toplumun şehirlileştikçe ve endüstrileştikçe İslama bağlılığının büyüdüğüdür. Müslümanlar için din hiçbir zaman salt kişisel bir konu olamaz. Çünkü, diğer peygamberlerden farklı olarak, Muhammed bir devlet yönetti ve bu yönetimin kurallarını koydu. Bu kurallar (İslamın) değerlerini içeriyor." Müslüman ülkelerde din ile devletin Batı'da olduğu gibi ayrılmasını boşuna beklemeyin, diyor Bedevi. Dine ait olmak ile devlete ait olmak aynı şeydir. Değişmesi mümkün olmayan bir bütünün parçası olanlar da değişemez. Erdoğan'ın bugün böyle olup başka olmamasının nedeni başka olmasının pratikte mümkün olmamasındandır. Onu dizginleyen endişeleri ve korkularıdır, anayasal düzene olan saygısı değil. Elinden gelse Türkiye'yi İran-Suudi Arabistan-Malezya karışımı bir şey yapardı. Devlete ait olmak Atatürk mucizesi meydana gelmemiş olsaydı Türkiye zaten çoktan İran-Suudi Arabistan-Malezya karışımı bir şey olmuştu.Türbanın serbest bırakılması bu mucizenin demonte olmaya başlamasıdır. Her ne kadar demokratik görünse bile.Çünkü ne bu demokrasidir, ne de bunların İslamı İslamdır. Çünkü bunlar bilgiyi, ilmi kovalamak konusundaki buyruğa kulaklarını tıkadılar. Şekil ve yasaklarla ilgileniyorlar. Kolay olanla. AKP ile MHP türban için gece gündüz çalışıyorlar. Başka herhangi bir konuda bu mesaiyi yaptıklarını gören var mı? Örneğin, Türkiye'yi, beğenmedikleri gâvur devletleri gibi yılda 60.000 dolarlık gelir seviyesine getirmek için? Bedevi'de bunun da cevabı var: "Bazı Müslümanlar dimağlarını kapattılar" diyor. "Geleneklerin ve dinin dar bir biçimde tefsirinin sorgulama ve ilmi boğmasına izin verdiler. Aynı şekilde, çalışmanın da bir tür dua olduğunu, ve gayretin ve özenle ve sebat ederek çalışmanın İslamın bir buyruğu olduğunu da sık sık unutuyorlar." Kolay olanla ilgileniyorlar YARIN: Malezya'nın PKK'sı yok ama... mmunir@milliyet.com.tr * Financial Times, 15 Ocak 2008, Avrupa baskısı, Sayfa 11.