Politikacılar kuş beyinli konularda çekişir ve halkın beynini uyuştururken, Türkiye’yi gelişmiş ülkeler arasına uçuracak tek fırlatma rampası olan eğitimde ne durumda olduğumuzu merak ediyor musunuz?
Bugün menümde bu konu var.
OECD her üç yılda bir 65 ülkede on beş yaşındaki öğrencilerin katıldığı bir sınav uyguluyor. Sonuncusu 2009’da yapılan PISA adlı bu sınavın sonuçlarına göre Türk çocukları bütün konularda OECD ortalamasının altında kaldı. Genel sıralamada Avrupa ülkeleri arasında sonuncu oldu.
Bu sonuçları daha ayrıntılı bir şekilde inceleyen Sabancı Üniversitesi’ne bağlı Eğitim Reformu Girişimi şu gerçekleri ortaya çıkardı*:
Türkiye’de on beş yaşındaki öğrencilerin yüzde 25’i okuduğunu anlamıyor. Yüzde 42’si basit matematiksel problemleri çözemiyor.
PISA testlerinde en yüksek iki düzeyde puan alan öğrenciler “üstün performans gösteren öğrenciler” olarak tanımlanır. Bu öğrencilerin gelecekte yeni bilgi ve teknoloji üretimine katkıda bulunabileceği varsayılır.
Türkiye’den katılan öğrencilerin okuma testinde yüzde 1,8’i, fen testinde ise yüzde 1,1’i üstün performans gösterebildi. (OECD ortalaması yüzde sekizdir.)
Demek ki Türkiye’deki eğitim sistemi, yetişenleri küresel rekabette etkin olmaya hazırlamıyor. Çocuklarımızın potansiyelini geliştiremiyor.
Avantajlı öğrenciler
Bir başka bulgu, Türkiye’de değişik gruplar arsında gelir uçurumu olduğu gibi “başarı uçurumu” da olduğudur. Yoksulluk, geri kalmış bölgelerde yaşama gibi “Toplumsal dezavantaj” sayılan şeyler, öğrencilerin iyi eğitim almasına engel oluyor.
Gelir dağılımı açısından en alt çeyrekte bulunanlarla en üst çeyrekte bulunanlar arasındaki “başarı uçurumu”, Türkiye’de birçok ülkeye göre daha derindir. Bu konuda en kötü durumda olan üç OECD ülkesinden biriyiz.
Sosyoekonomik statü açısından en alt çeyrekte bulunan öğrencilerin yüzde 64’ü dezavantajlı, yani kötü, okullara giderken, yalnızca yüzde 7’si avantajlı, yani iyi, okullara gidebilmektedir.
En üst çeyrekte bulunanlarınsa yüzde 64’ü avantajlı okullarda eğitim alıyor.
Diğer bir deyişle, avantajlı öğrenciler avantajlı okullara, dezavantajlı öğrenciler dezavantajlı okullara gitmektedir.
Eğitim insan kaderini değiştirir
Farklı gelir gruplarından gelen öğrencilerin bir arada eğitim aldığı ve eşit fırsatlara sahip olduğu “karışık okullar” azalmaktadır. Türkiye, karışık okulların sistem içindeki ağırlığının en az olduğu dört OECD ülkesinden biridir.
Eğitim bir insanın kaderini değiştirmesi için sahip olduğu en etkin, belki de tek araçtır. İyi okullara gidemeyen yoksul çocukları bu araçtan mahrum kalmakta, düşük gelir düzeyine hapsolmaktadırlar.
Politikacılar bu çocukları sahip olabilecekleri en değerli fırsattan mahrum bırakıyor.
“Eğitim sistemimiz, toplumsal eşitsizlikleri gidermek yerine derinleştiriyor,” diye özetliyor Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu eski Başkanı Ziya Selçuk.
Türkiye’de üzerinden en çok kafa patlatılması, en fazla paraya boğulması gereken saha, savunmanın da sağlığın da önünde, eğitimdir.
Ayrıntılar: www.erg.sabanciuniv.edu
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024