Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçenlerde Ülker’in basın toplantısında grubun performansıyla ilgili rakamları dinlerken, “İyi ki rekabet kurumundan kimse yok” diye düşündüm.
Ülker bisküvi-çikolata ağırlıklı gıda faaliyetlerinin bazılarında pazarın yüzde 60’ını kontrol ediyor, birçoğunda da birkaç büyük oyuncudan biri. Kola sektöründe iki dünya devi arasında ikinci numarayı yakalamış ender şirketlerden biri. Satışlar 2006’da 7.5 milyar dolar iken, 2007’de 9.9 milyar doları aştı.
Dünyaca ünlü çikolata markası Godiva’yı satın alması Ülker için hem yol ayrımı hem de dönüm noktası teşkil edecek.
Şurası kesin: Çok az ülkede Ülker kadar pazarında hâkim gıda şirketleri var. Belki de yok.
Bu bilgiler kürsüden dökülürken yanımda oturan meslektaşım “Ama kurumsallaşmamış” dedi. “Profesyonel değil. Bir aile şirketi.”
Ülker gerçekten bir aile şirketi. Örneğin Unilever, Nestle veya, ne bileyim, General Electric gibi değil. Onlar çokuluslu, profesyoneller tarafından yönetilen, tamamı halka açık şirketler değil. Onları kuran aileler daha Türkiye’de Ülker gibi şirketler neredeyse faaliyete başlamadan hisselerini satıp yönetimden çekildiler.

Haberin Devamı

Girişimcilik ruhu duruyor
Türkiye’de ne Ülker ne de başka bir şirket bu açıdan “profesyonel” değil. Bizde şirketlerin ailelerle bağları güçlü bir biçimde devam ediyor. Birçok büyük grup Eczacıbaşı, Koç, Sabancı, Şahenk gibi soyadıyla özdeş.
Bu iyi mi kötü mü?
Profesyonelleşme olarak tarif edilen yüzde yüz halka açılma, bir amaç değil süreçtir. Batı’nın büyük şirketleri belli aşamalardan geçtikten sonra kurucularıyla bağlarını kopardılar.
Ama, bu, o girişimcilerin başarılı olmalarını sağlayan özelliklerinin değersizleşmiş olduğu anlamına gelmez. Tersine, profesyonel yöneticilerde aranan ve bulunması o kadar kolay olmayan kurucuların sahip olduğu özellikleridir: Girişimcilik ruhu, risk alabilme, saat tanımayan mesai kavramı, uzak görüşlülük, vizyon, açgözlülük, büyük egoya sahip olmak. Ve kolay kategorize edilemeyen birçok başka özellik.
Eğer Ülker’i yöneten aile, şirketi kürsüden duyduğum şaşırtıcı oranlarda büyütüyorsa Unilever veya Nestle’yi kıskanmasına veya kopya etmesine gerek yok. Şirketi aynı oranda büyütecek, bu büyümeyi sağlayacak riskleri alacak çapta profesyonel nerede, bir defa?
Kural olarak aile şirketleri bir nesilden diğerine geçerken zayıflamaya, ortadan kaybolmaya başlarlar. Üçüncü nesilden dördüncüye geçen çok az aile şirketi var. Çünkü servet babadan oğula veya kıza geçer ama girişimcilik ruhu miras bırakılamaz.
Girişimcilik ruhu durdukça, ki Ülker’de durduğu kesin, ailelerin sahneyi terk etmesine gerek yoktur. Ülker’den başka birçok başarılı aile şirketi örneği var Türkiye’de. Önemli olan, ailenin fertleri arttıkça yıkıcı bir faktör haline gelmesin. Bunun da birçok örneği var.