Meriç Köyatası

Meriç Köyatası

merickoyatasi@hotmail.com

Tüm Yazıları

Türk amatör denizciliğinin meşalesini yakan Sadun Boro’nun efsane yelkenlisi Kısmet, yeni misyonu için denizle vedalaştı. Bodrum’dan bir TIR’a yüklenen tekne, karayoluyla İstanbul’a götürüldü. 1960’lı yıllardan bugüne kadar birçok kuşağın denizcilikle tanışmasını sağlayan Kısmet yelkenlisi bundan sonraki hayatını Rahmi Koç Müzesi’nde geçirecek. Kısmet’in yeni misyonu, gelecek kuşakların içindeki macera ruhunu ve deniz sevgisini gün yüzüne çıkarmak olacak.
Tanımayanlar ve bilmeyenler için Sadun Boro ve Kısmet yelkenlisini şöyle özetleyelim:
Sadun Boro ve eşi Oda Boro, Kısmet adlı 10 metrelik yelkenli tekneleri ile Ağustos 1965-Haziran
1968 arasında dünya turu yaptı ve Türk amatör denizciliğinde büyük bir çığır açtı. Sadun Boro’nun dünya turu yaptığı dönem, bugüne göre çok daha zorlu şartlarla ve bilinmezlerle doluydu.
O zaman dünyada böyle bir tur yapan tekne sayısı da çok azdı. Dünya turu ile ilgili fotoğraflar ve dizi yazıları Hürriyet gazetesinde yayımlanıyor ve büyük yankı uyandırıyordu.

Haberin Devamı
Efsanevi tekne müzeye gidiyor


10 metrelik katamaran
Sadun Boro, Türkiye’ye dönüp bu turu anlattığı “Pupa Yelken” kitabını yayımladığında 12 yaşındaydım. Gazete yazılarını ve kitabı okuyan benim gibi binlerce kişi, denizci olmayı o zamanlar kafaya koymuştu. “Pupa Yelken” daha sonraki yıllarda yeni baskılarını yaptı ve hâlâ piyasada bulunuyor, yeni nesillerin denize gönül vermesine katkı sağlıyor.
Boro da sadece deniz sevgisi aşılamakla kalmıyor, aynı zamanda denizlerin temiz tutulması, ormanların korunması için de büyük mücadeleler veriyor. Gökova, Göcek, Hisarönü gibi yerlerin Turgut Özal döneminde Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesi, Sadun Boro ve Can Pulak’ın girişimleri sonucunda gerçekleşmişti.
1928 yılında Erenköy’de doğan Sadun Boro, 67 yıldır denizle iç içe yaşıyor. Bunun son 45 yılı da Kısmet teknesinde geçti. 1968 yılında tamamladığı dünya turundan sonra dört kere Atlantik Okyanusu’nu, birer kere de Pasifik ve Hint okyanuslarını geçti. Geçtiğimiz yıl 10 metre boyunda bir katamaran alan Boro, denizdeki yaşamını yeni teknesinde sürdürecek. Kısmet de, Rahmi Koç Müzesi’nde yeni kuşaklara deniz ve doğa sevgisini aşılamaya devam edecek.

Kıyılarımızın dijital rehberini hazırlıyor
Denizci ve tiyatro sanatçısı Levent Çelmen, bilgisayar mühendisliği bölümünde okuyan oğlu Onat Çelmen’le birlikte Türkiye kıyılarını dijital ortama aktarıyor. Bu haziran ayında video ve fotoğraf çekimlerine başlayan baba oğul Çelmenler tüm kıyılarımızın ulaşım, konaklama, güvenlik, sağlık, ikmal, bakım onarım gibi bilgilerini Türkçe ve İngilizce olarak bilgisayarlara ve cep telefonlarına periyodik güncellemelerle aktaracak.
Levent Çelmen proje ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Örneğin Rodos açıklarında teknenizde bir arıza çıktı. Rotanızı nereye çevirmelisiniz? O bölgedeki tamir bakım işi yapan kişilerin bilgilerini ve ulaşabileceğiniz telefon numaralarını vereceğiz. Ya da dışarıda sert hava var ve sığınmak için Hayıtbükü’ne doğru gidiyorsunuz. Limana girdiniz, ancak iskelede bağlanacak yer yok.
O havada tekrar koydan çıkıp Palamutbükü’ne yol vermek zorunda kalıyorsunuz. Bizim sistemde, ulaşmak istediğiniz koydaki telefon numaraları ile irtibat kurarak, limanda ya da iskelede yer olup olmadığını öğreniyorsunuz.” ()

Haberin Devamı

KAPTANIN MUTFAĞINDAN
Ahtapot salatası

Efsanevi tekne müzeye gidiyor

Sadun Boro’nun kendine özgü ahtapotu meşhurdur. Sadun abi ahtapotun tarifini başkalarına anlatmamak ve göstermemek kaydıyla aralarında benim de olduğum beş-altı kişiye öğretmişti. Ancak daha sonra kıyılarımız için yazdığı “Vira Demir” adlı rehber kitapta tarifini verince, bu eşsiz lezzet sır olmaktan çıktı.
Kafası ayıklanmış, dövülmüş ahtapot bol suyla yıkanır, üzerine kimyon sıvanır. Çelik bir tencerede (sakın düdüklü tencerede denemeyin) hiç su konmadan kapağı kapatılarak kısık ateşte 40 dakika kadar kendi buharında pişirilir. Esasında pişme süresi, ahtapotun iriliğine bağlıdır. 35’inci dakikada tencerenin kapağını açıp ahtapotun bacağının en kalın yerine çatalı batırın. Çatal kolay çıkıyorsa, pişmiş demektir. Ahtapot piştiğinde tencerede üç parmak kadar kızıl kahverengi su salacaktır. Ahtapot kendi buharı ile piştiğinden üçte ikiye yakın fire verir. Ben 2,5 kilo bir ahtapotu tencereden 850 gram olarak çıkardım. Sirkeli su ya da şaraplı su ile haşlanan ahtapotla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Piştikten sonra, ahtapotu soğumaya bırakın. Kollarının iç kısmında ince bir zar vardır. Onu temizleyin ama üzerindeki vantuzlar kalsın. Ahtapotları yarım parmak uzunluğunda doğrayın. Daha sonra da iki sıra vantuzun ortasından ikiye bölerek kesin. İçi pamuk gibi beyaz, dışı vantuzlu kızıl kahverengi kalsın. Gelelim sosuna... Bir tatlı kaşığı hardal, üzerine azar azar limon suyu dökülerek eritilir. Zeytinyağı konur. Tuz, karabiber, arzuya göre kırmızı pul biber karıştırılır. Ahtapotun saldığı kendi suyundan da üç-dört yemek kaşığı eklenir. Maydanozla süslenip servis edilir.

“Kısmet’in Dümen Suyunda”
Sadun Boro sadece dünya turu yapmakla kalmadı. Denizde elde ettiği birikimleri beş kitap, dergi ve gazete yazıları ile kamuoyuna anlattı. Böylece deniz sevgisini sonraki nesillere aktardı. Kaptanın Kitaplığı köşesinde daha önce Sadun Boro’nun dünya turunu anlattığı “Pupa Yelken” ile Türkiye kıyılarını anlatan rehber kitap “Vira Demir”i tanıtmıştık. Bu hafta da Sadun Boro’nun Karadeniz kıyıları, İon denizi, Kuzey Ege ve Güney Ege adaları Adriyatik kıyılarını anlatan “Kısmet’in Dümen Suyunda” kitabını öneriyorum.