Halkımız misafirperverdir. Özellikle kış aylarında yelkenli bir tekne ile bir beldeye yanaştığınızda bu misafirperverliği çok daha candan sergiliyorlar
Tekneyle dolaşmak ve denizin tadını çıkarmak için ille de bahar aylarını ya da yaz mevsimini beklemeye gerek yok. Elbette hava durumunu almak kaydıyla her mevsimde denizde dolaşmak ve keyif almak mümkün. Özellikle kış aylarında yelkenli bir tekneyle bir limana yanaştığınızda, limandakilerin sizi daha içten karşıladığına tanık oluyorsunuz.
Teknemin Ataköy’de bağlı olduğu bir yılbaşı öncesinde “Neden Trilye’ye gitmiyoruz?” dedim. O zamanlar özellikle de kış aylarında İstanbul’da teknesi olanlar ya Heybeliada ya Boğaz ya da Sivriada’ya doğru çıkıyor ve sonra tekrar marinaya geri dönüyordu. Trilye, Bandırma’nın çevresindeki Kapıdağı yarımadasındaki güzelim koylara giden tekne pek yoktu.
Başkanın lokantasında kutlama yaptık
31 Aralık günü öğle saatlerinde Ataköy’den çıkıp 34 mil ilerideki Trilye’ye doğru yelken bastık. Hava bulutlu, hafif yağmur çiseliyor ama 25 mil esen rüzgarla da tekne dalgaların üzerinde keyifli keyifli ilerliyordu. Gün batımı ile birlikte Trilye limanına girdik. Limanda bağlı bulunan Sahil Güvenlik botunun iki askeri hemen yanımıza geldi, koltuk halatlarımızı alarak bağlanmamıza yardımcı oldu. Teknenin adı, tekne kaptanı ve mürettebatın isimlerini bir deftere yazdı ve gitti. Hava yağışlı ve soğuk olduğu için teknenin içinde oturuyorduk. Birazdan rıhtımdan “Kaptan” diye seslenildiğini duyduk. Sahil Güvenlik botunun askeri, elinde büyükçe bir kase, bize seslendi: “Bot komutanı balık çorbası yapmış. ‘Bu soğukta denizden geldiler, içleri ısınır’ diye size yolladı.
Aradan biraz geçti ki, bu kez rıhtımda bir kişi bize sesleniyor. Belediye başkanı imiş. “Beldemize kış aylarında denizden yelkenle gelen pek olmaz” deyip bizi sahilde yine kendisine ait olan balık lokantasına yemeğe davet etti. Harika bir yılbaşı gecesi geçirdik.
Ülkemiz insanının misafirperver olduğu söylenir. Doğrudur. Ancak şurası bir gerçektir ki, özellikle zor havalarda denizden gelenlere karşı gösterdikleri misafirperverlik çok daha cana yakındır.
Şimdilerde, Marmara’nın güney kıyılarında Yalova Setur Marina, Trilye Limanı, Çayağazı Balıkçı Barınağı, Kurşunlu Balıkçı Barınağı gibi o kadar çok elverişli yanaşma yeri bulunuyor ki, buraları ziyaret etmek için ille de bahar aylarını beklemeye gerek yok.
Boyundan büyük iş yapıyor
İngiliz Global Telesat tek tuşla dünyanın herhangi bir noktasından en yakın Sahil Güvenlik birimlerine ve belirlediğiniz adreslere acil yardım mesajı veren bir cihaz geliştirdi. Spot adı verilen ve 150 gram ağırlığındaki bu cihaz, uydular üzerinden haberleşiyor. Cihaz tüm dünyadaki acil yardım merkezleri içinde kullanıcının en yakın olduğu merkeze, en yakın sahil güvenlik birimlerine ve kullanıcının belirlediği adreslere, bulunduğunuz yeri ve mesajınızı iletiyor. İletilen mesajlar da üç ayrı seviyede belirlenmiş durumda. SOS tuşu ile acil yardım talebini, Help tuşu ile hayati tehlike olmadığını ama yardım talebini, OK tuşu ile her şeyin yolunda gittiği mesajını ulaştırıyor. Cihaz 159 sterlin. Firmaya her yıl 39 sterlin abonelik bedeli öderseniz, aileniz ve yakınlarınız dünya üzerinde tam olarak nerede bulunduğunuzu Google Map’ten anlık olarak görebiliyorlar. www.globaltelesat.co.uk
Onurlu ve hüzünlü direnişin kalesi
Tekneyi Fethiye’de Yat Classic Otel’in iskelesine bağlayıp detaylı bir çevre gezisi yapmış, bu gezi izlenimlerini de sizlerle paylaşmıştım. Bu hafta da antik dönem Likya medeniyetinin başkentlerinden Xantos’un öyküsünü aktarıyorum.
Xantos’un öyküsünü dinlerken hüzünleniyorsunuz. Xantos, Likya birliğinin en önemli kentleri arasında sayılıyor. Bir dönem birliğin başkenti de olmuş. M.Ö. 6’ncı yüzyılda Persler Anadolu’yu işgal ettiğinde Xantos’a da saldırmış. Bu saldırı öncesinde Xantos’lu genç nüfus yaylaya çıkmış, tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Kentte yaşlılar ve çocuklar vardır. Kentin muhasara altına alınmasına uzun süre dayanamazlar. Direniş kırılmak üzeredir. Bunun üzerine anaerkil toplum yapısına sahip Likya’da kentin kadınları toplanır ve karar verirler. Perslere hiçbir şekilde köle, canlı hayvan ve savaş ganimeti verilmeyecektir. Tüm kadınlar, çocuklar, canlı hayvanlar, yiyecekler ve hazineler büyük bir taş sütuna bağlanır. Kendilerini ateşe verirler. Kentin erkekleri de kentin kapılarını açarak nafile bir biçimde Perslere karşı, sonu ölümle biteceğini bildikleri saldırıya geçerler. Kent düşmüştür ama geride ne esir alınacak bir Xantos’lu, ne bir canlı hayvan ne de bir ganimet kalmıştır... Özgürlük uğruna tarihteki ilk toplu intihardır bu...
Bu öyküyü dinleyip hüzünlenmeye kalmadan arkadan ikincisi geliyor. Aradan 500 yıl geçer. Büyük İskender’den sonra Likya yine özgürdür. Brütüs komutasındaki Romalılar Xantos’u kuşatırlar. Kentin gençleri yine yayladadırlar. Kentte kalan yaşlı ve çocuklar yine direnirler. Ancak kuşatma altında fazla dayanamazlar. Yine ataları gibi davranmaya karar verirler ve kendilerini ve ganimet olabilecek hayvanlarını büyük bir taş sütuna bağlayıp yakarlar. Esaret altında yaşamaktansa ataları gibi intihar ederler. Komutan Brütüs çok üzülür ve Romalı askerlere, Xantos’luları yanmaktan kurtarmalarını emreder. Yangından kurtulanlar kendisini uçurumdan aşağı atar. Başkent Xantos düştükten sonra diğer Likya kentleri de teslim olur.