Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları

Meral TAMER


Gaziantep'teki şube iflas edince, para yatıran 100 kadar müşteri ortada kaldı. Sabiha hanım 6 aylık dönem için 44,5 milyon lira yatırdığı halde tek bir seans bile gidemedi.
Nutra Slim'in bulduğu dahiyane! çözüm, para yatıran müşterileri Adana ya da Mersin'deki şubelerine kaydırmak! Franchise yöntemiyle çalıştıkları için hukuki sorumlulukları yokmuş.
Gaziantepli okurlarımızdan Sabiha Gürbüz, fazla kilolarından kurtulmak amacıyla zayıflama merkezi Nutra Slim'e devam etmeye karar verdi. Ve geçtiğimiz ayın sonlarında, oturduğu şehirdeki Nutra Slim şubesine kaydını yaptırdı. 6 aylık ücret olan 44.5 milyon lirayı da kredi kartıyla ödedi.
İlk seans bir hafta sonra başlayacaktı. Ancak Sabiha hanımın zayıflama hevesi daha ilk günden kursağında kaldı. Gittiğinde gördü ki, Nutra Slim'in yerinde yeller esmekte! İşyeri tamamen boşaltılmış, ortada da bir allahın kulu bile yok.
Antep'te bir muhatap bulamayan okurumuz telefona sarılıp, Nutra Slim'in İstanbul'daki merkezini aradı. Görüştüğü kişi kendisini dinledikten sonra sorunun 10 gün içinde çözümleneceğini söyledi. Ancak bir daha arayan - soran olmadı.
Nutra Slim'in Antep şubesine kaydını yaptıran 100 kişinin de kendisi gibi mağdur edildiğini söyleyen okurumuz, haklı olarak "almadığım bir hizmetin parasını peşin ödemiş durumdayım. Kredi kartımdan çekilen paranın yeniden hesabıma geri dönmesini istiyorum," diyor.
Franchise (isim hakkı) yöntemiyle çalıştıklarını söyleyen Nutra Slim ise "hukuki açıdan onlar ayrı bir şirket, bizim herhangi bir sorumluluğumuz yok," diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Oysa okurumuz herhalde o şirketi, adı Nutra Slim olduğu için, bu isme güvendiği için seçti.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Nutra Slim'in genel merkezindeki yetkililerin, okurumuz gibi parasını verip de hizmet alamayan ya da kürü yarım kalan toplam 100 Gaziantepli hanım için buldukları dahiyane çözüm ise Adana ya da Mersin'deki şubelerine giderek kürün tamamlanması.
Bu çözüm, olsa olsa Nutra Slim'e güvenenlerle alay etmek olabilir. Ben de 3 yıl kadar önce Nutra Slim'in 2 aylık bir programına katılmıştım. Diyet reçetelerinin yanı sıra haftada 2 ya da 3 kez 1 saat süreyle aletli pasif jimnastiğe girmeniz gerekiyor. Düşünebiliyor musunuz, her seferinde Gaziantep'ten kalkıp 2,5 - 3 saat yol gidip 1 saatlik jimnastikten sonra yine aynı yolu geri dönmeyi!
Ben Avrupa yakasında yaşayan bir İstanbullu olarak Kadıköy tarafındaki bir yere geçmem icabettiğinde bile karalar bağlıyorum. Okurumuzun, her gün yeni bir kazanın yaşandığı, çok sayıda insanımızın öldüğü şehirlerarası yollarda, üstelik her seferinde hatırı sayılır bir yol parası da vererek Adana ya da Mersin'e gidip gelme önrerisini ciddiye alacağını hiç düşünmüyorum.
Nutra Slim yetkilileri, Antep şubesinin yaklaşık bir yıldır kendilerine karşı olan yükümlülüklerini de yerine getirmediğini ve yüklü miktarda borcu olduğunu belirtiyorlar.
Mutlaka öyledir. Müşteriyi dolandıran, Nutra Slim'in merkezine de borç takmıştır. Ancak Türkiye'de franchise sistemiyle 21 yerde faaliyet gösterdiklerini bildiren genel merkez, her ay bu 21 şubeden nasıl isim hakkı ücreti alıyorsa, eminim kendisine karşı yükümlülüğünü yerine getirmeyen şube için de arkasını sağlama alacak hukuksal önlemi almıştır.
Ama Nutra Slim adına güvenerek bu şubelerden birine para yatıran tüketicinin, gördüğünüz gibi herhangi bir güvencesi yok.

Ankaralı okurumuz Doç. İsmail Kafescioğlu, THY personelinin özensiz tavrı yüzünden Bakü - İstanbul yolculuğunun müthiş bir yorgunluğa dönüştüğünü şöyle anlatmış:
"THY'nin frequent flier (sık uçan) yolcusu olarak dört yıldır Bakü'ye uçmaktayım. 2 ekimde Bakü'den sabah 6.00'da kalkan uçağa bindim.
Kabinde ilk sırada oturuyordum. Ankara'da bir randevuya yetişecektim. Dinlenmek amacıyla kahvaltıdan hemen sonra üç saat süreceğini ümit ettiğim bir uykuya daldım.
Bir ara rüya görüyorum sandım. Kabinde yüksek perdeden telsiz konuşmaları duyuluyordu. Hostesi uyardım, "ses kokpitten geliyor, önde oturduğunuz için duyuyorsunuz," dedi.
Sonunda kalktım ve yolcu kabini ile ön bölüm arasındaki perdeyi araladım. Gördüklerim şunlardı: Kokpitin kapısı ardına dek açık. Sonuna kadar açılmış radyodan parazitli hava trafiği konuşmaları geliyor. Pilotlar derin bir sohbete dalmışlar.
Benim uyarımla kapıyı kapattılar. Ancak sinirden uykum kaçmıştı. Saate baktım. İnişe bir saat vardı.
İnişe doğru hostes hanım yanıma gelerek, "sizi galiba rahatsız ettik, ama bu tür şeyler uçaklarda normaldir," dedi. Ben de kendisine işim gereği Avrupa ve ABD'de değişik havayollarıyla uçtuğumu, zorunlu haller dışında kokpitin devamlı kapalı tutulduğunu hatırlattım. Bu uçaklarda, kapı açıkken radyo bağlantısının açık hoparlörden yapıldığına henüz tanık olmadığımı da ekledim. Özellikle gece uçuşlarında yemek takımlarının da şangur şungur yerleştirilmediğini, dolap kapılarının çarparak kapatılmadığını ekledim. Neyse ki bu sözlerime o da hak verdi.
İstanbul'a indiğimde ilk işim Ankara'daki randevumu iptal etmek oldu.Uykusuz ve stresli geçen bu yolculuktan sonra verimli bir toplantı yapmam mümkün değildi."

Telsim kartı takılan Panasonic telefon, 155 polis imdat ya da 110 itfaiye gibi yaşamsal önem taşıyan bazı numaralara bağlanamıyor.
Nuri Tağıl, kendi telefonuna Turkcell kartı taktığında da sorun yok, Telsim kartını başka marka bir telefonda denediğinde de...
İki ay önce Panasonic cep telefonu alan Nuri Tağıl, telefonunda bir gariplik olduğunu uzun zaman anlamadı. Bir gün telefonunun 800'lü hatları aramadığını farketti. Gerçi bu noktayı satış sırasında kendisine belirten olmamıştı, ama yine de fazla üzerinde durulacak bir şey değildi.
Ancak telefonunun yalnız 800'lü hatları değil, 155 polis imdat ve 110 itfaiye gibi gerektiğinde yaşam kurtaracak numaraları da arayamadığını farkedince işin rengi değişti. Çünkü cep telefonu en çok bu gibi durumlarda işe yarayabilirdi.
Tağıl'ın kartı Telsim'di. Bir arkadaşıyla küçük bir deneme yaptı ve onun Turkcell kartını kendi telefonuna taktı. 155 ve 110 Turkcell'le aranabiliyordu. Ancak gariptir, kendi Telsim kartını arkadaşının Ericsson marka telefonuna takınca aynı numaralara gene rahatlıkla ulaşabildiler. Demek ki, sorun Telsim - Panasonic ikilisinde diye düşündü.
Telsim ve Panasonic'i aradığında ise, her iki firmadan da karşısına çıkan yetkililer, sorunun diğerinin üzerine attılar. Dolayısıyla çözüm getirmeye de uğraşmadılar.
Arkadaşımız İlkay Özcan'ın Telsim'den görüştüğü farklı kademelerden yetkililer, böyle bir sorunun varlığını doğruladılar. Ancak neden böyle olduğu konusunda onların da net bir fikri yoktu. "Bizim santrallerimiz Siemens. Onlar da tüm araştırmalarına rağmen bu sorunun nedenini çözemiyorlar. Aslında sorun ne kartta ne de telefonda," dediler.
Panasonic'in pazarlama yetkililerinden Okan Arslan ise her telefonda bu sorunun ortaya çıkmadığını belirtti. "Ben tam 11 telefonla denedim, hepsiyle de arayabildim," diyen Arslan'a göre aslında ortada böyle bir sorun yok.
Ancak okurumuzun acil numaralara kesinlikle ulaşamadığı da bir gerçek.

Yazara EmailM.Tamer@milliyet.com.tr