Türkiye’nin en batısında ücra bir hudut karakolundan lezzetli bir yemek hikayesi...
Yedek subaylığımı 1995-96’da Bulgaristan sınırındaki Kocabayır Hudut Karakolu’nun komutanı olarak teğmen rütbesiyle tamamladım.
Komutamda, çoğu Doğu, Güneydoğu illerinden, bazısı gözden ırak olması için taburdan karakola gönderilmiş yaklaşık
40 asker vardı.
Bir gün denetime gelen tuğgeneral, karakolun güneş görmez bir noktasını çimlendirmemi istedi. “O alanda çim bitmediğini” söylediğimde generalin komutan tonlamasıyla yanıtı, “Ben anlamam, emredeceksin, çimlenecek” oldu.
Birkaç düzenleme ve gübreyle o alanın çimlenmesini sağladık.
Karakolda pişen yemeği önce ben tadar, Karslı aşçımız Mehmet’i servisten önce lezzete ince ayar vermesi için yönlendirirdim.
Bir gün yaptığı yemek, -ne tat, ne tuz-
bir şeye benzemiyordu.
Mehmet’e nedenini sordum, pişirdiği sebzenin iyi olmadığını söyledi.
Yanıtım artık hazırdı: “Ben anlamam, emredeceksin, lezzetli olacak.”
Ertesi gün karakolda gezinirken akşam yemeği saatine yakın çaktırmadan mutfağa girdim. Ne göreyim, bizim Mehmet elindeki kepçeyi tencereye sallayarak, “Bana bak etli taze fasulye, lezzetli olacaksın, ol!” diyor.
Karakolun yemeğini, aralıklarla gelen erzakla, taburdan bildirilen haftalık programa uyarak yapardık. Hiç erzaksız kalmadık ancak bölgenin çetin kışında bazen yollar kapanır, birkaç gün erzak kamyonu gelemezdi.
Biz de mecburen programın dışına çıkar, yemeğimizi kilerdeki malzemelere
göre yapardık.
Kara şimşekli börek
Kilerde her zaman bulunabilecek tek malzeme, askerlerin hiç sevmediği, yemediği kara şimşek, yani yeşil mercimekti.
O günlerde yeşil mercimeğin protein açısından ne kadar zengin olduğuna, etin bile yerini alabileceğine yönelik haberler yapılıyor, yeşil mercimekli tarifler çıkıyordu.
Yemek programında kıymalı böreğin olduğu, dolaptaysa kıymanın olmadığı bir gün Mehmet’i çağırdım.
Börekte kıyma yerine, yeşil mercimek kullanmasını ve yan unsurlarla iyice kamufle etmesini söyledim.
O yeşil mercimekli börek karakolda
o güne kadar en sevilen börek oldu.
Tek bir dilim bile kalmadıktan sonra, Mehmet askerlere gerçeği açıkladı.
Askerlerin yeşil mercimeğe olan sevgisizliği o kadar derindi ki...
Artık her börek çıktığında içini kontrol edip, harcından emin olduktan sonra yediler.
Bir zamanlar Türkiye’nin ücra bir hudut karakolundaki yemek muhabbeti böyleydi.
DAEŞ’in çocukları
1, 2 yıl önce Vice News’ta Suriye’nin İdlib bölgesinde El Nusra’nın ilkokul çağındaki çocuklara verdiği cihat eğitimine ilişkin bir belgesel izlemiştim.
İntihar saldırısının yüceltildiği eğitimde çocuklar, kanlarının son damlasına kadar savaşma, kendilerini patlatma yeminleri ediyordu.
Ağaç yaşken eğilir.
Suriye’de altı yıldır, çocukların kan ve vahşetten başka bir şey görmediği, tarihin en vahşi savaşlarından biri yaşanıyor.
Bu konuyu işleyen Economist dergisi, “DAEŞ’in çocuk askerleriyle ne yapacağız?” diye soruyor.
Makale, Deyrizor bölgesinde DAEŞ’in 40 günlük bir kampına katılan Ömer isimli çocuğun hikayesiyle başlıyor.
12 yaşındaki Ömer kamptan döndükten sonra agresifleşmiş
Anne Emine, artık evde tişört bile giymeye korkar olmuş.
Bir süre sonra IŞİD’in çağırdığı Ömer, tüfeği ve intihar yeleğiyle evinden çok da uzak olmayan bir yerde gönderildiği cephede ölmüş.
Cellat bile oldular
DAEŞ Irak ve Suriye’de binlerce çocuğu ailelerinden kopardı; bazılarını cepheye sürdü.
Casusluk, aşçılık, gardiyanlık yaptırdı.
Bazı vakalardaysa, çocuklar DAEŞ’in en acımasız cellatlarına dönerek, göz kırpmadan mahkumların kafasını kesti, başlarına ateş etti.
DAEŞ’de görevli olanlardan çok daha fazlası, onların okullarında radikal selefi ideolojiyle yoğruldu.
DAEŞ, çocukları hayatta kalmanın tek yolu, sözde halifeliğin geleceği olarak görüyor.
Bugünlerde örgüt, Irak ve Suriye’de hızla toprak kaybediyor.
Yetişkin teröristlerin sayısı azaldıkça, cepheye giderek artan sayıda çocuk gönderiyorlar.
51 intihar saldırısı
Ocak ayında Musul’da 51 çocuğun düzenlediği intihar saldırıları kayıtlarda.
Rakka operasyonu yeni başladı; daha çok çocuk ölecek.
Avrupa’da istihbarat servislerini asıl korkutansa DAEŞ çocukları.
Bomba yapmayı bilen ve Batı nefretiyle eğitilen çocukların sınırları aşması, güvenlik güçlerinden kurtulması çok daha kolay.
Economist bu tehlikeyle nasıl başa çıkılacağı sorununun hala yanıtsız olduğunu yazıyor.
Berbat seçeneklerden biri, olabildiğince çok DAEŞ çocuğunu savaşırken öldürmek.
Diğeriyse hapse atmak.
Ancak örnekler, cezaevlerinin bu gibi durumlarda yeni nesil teröristler için eğitim kampı işlevi gördüğünü gösteriyor.
Şu anda Irak cezaevlerinde
2 bin DAEŞ çocuğu var.
Gördükleri işkence ve istismar, çocukların içindeki nefreti daha da büyütüyor.
Irak’ta bu çocukların mesleki eğitimlere alınması tartışılıyor.
Çözüm: İş ve okul
Bu çocuklar bir gün klima, cep telefonu, otomobil tamir edebilir, saç kesebilir. Ancak yüksek işsizlik oranlarına sahip bir ülkede bu çocuklara iş yaratmak da büyük mesele.
Irak’ta bir zamanlar DAEŞ’in hüküm sürdüğü bölgelerde düzgün okullar açılıyor.
Çocuklar, travmayı atlatmaları, radikal düşüncelerden kurtulmaları için özel programlara alınıyor.
“DAEŞ’in yavru aslanlarının” geleceğin aslanlarına dönüp dönmemesi, olara ilişkin yukarıda anlattığım endişelerin taze kalmasına bağlı.
Süper kahraman protez eller
Güney Amerika ülkelerinden Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te yaşayan Kaori Misue, sekiz yıl önce bir eli olmadan dünyaya geldi. Dino Tubaro’nun (21) 3D yazıcılarda ürettiği düşük bütçeli protez eller sayesinde Kaori şimdi bisiklet sürüp ip atlayabiliyor. Kaori’nin plastik parmaklarını süper kahramanlara benzeten arkadaşları da ondan elini ödünç istiyor.
‘Öz güvenleri arttı’
Anne Karina Misue, “Bu sihirli bir şey. Çocukların öz güvenleri inanılmaz arttı. Protezi gururla takıyorlar” dedi. 2014’te lise okurken bir kadının çocuğu için 3D protez istemesi üzerine bu düşünceyi uygulamaya soktuklarını belirten Tubaro’nın tasarımlarını Arjantin’de çoğunluğu çocuk olmak üzere 500’den fazla kişi kullanıyor. 4 bin 500 kişi de sırada bekliyor.
Tayvan polisinin yeni burunları
Barselona turizmden muzdarip
Dünyanın en çok turist çeken üçüncü ülkesi İspanya’nın Barselona kentinin en büyük sorununun turizm olduğu ortaya çıktı.
Barselona Belediyesi’nin yaptığı ankette, kent halkının, en büyük sorun olarak turistleri göstermesi dikkat çekti. Kent sakinlerinin 2008’den bu yana en büyük sorunlar olarak sıraladığı işsizlik, ekonomik sıkıntılar ve çalışma şartları ilk defa ikinci planda kaldı. Barselonalılar, bu kez en büyük sorunlarını turistler, işsizlik, trafik, belediye yönetimi ve konut olarak sıraladı.