Geçen hafta açılan Tasarım Atölyesi Kadıköy (TAK), Kadıköy’ün sorunlarına tasarımla çözüm bulmayı amaçlıyor
Tasarım ile ilgili aktiviteleri olabildiğince takip etmeye çalışan biri olarak beni son zamanlar en çok etkileyen proje oldu TAK; yani Tasarım Atölyesi Kadıköy. Geçen hafta açılışı yapılan TAK, Kadıköy’de eski bir sinemanın ele alınıp restore edilmesi ile ortaya çıkıyor. Amaç belli; Kadıköy civarındaki bütün tasarımcıları bir araya getirmek
ve Kadıköy’ün sorunlarına tasarım ile çözüm bulmak.
Bu tasarımcılar modadan şehir planlamaya, endüstriyel tasarımdan mimarlığa kadar geniş bir alanda buluşuyor. Proje üretmek için ellerinde olanlar ise sade ve etkili:
* Sınırları ortadan kaldıracak ferah bir ortam
* Zihni açık onlarca genç ve enerjik tasarımcı
Geçtiğimiz ay üç özel kadınla bir araya geldim. İşte bu buluşmalardan geriye kalanlar...
Eğer çok gezen mi bilir, çok okuyan mı sorusuna, çok tanışan ya da çok keşfeden diye cevap veriyorsanız ve bir de işiniz dolayısıyla çeşit çeşit ortamlara giriyorsanız her hafta onlarca yeni kişi ile tanışıyor olmanız sizin için hiç de şaşırtıcı olmuyor.
Yüzlerce kartvizit, devamında gelen onlarca görüşme ve ortaya çıkan birkaç tane işbirliği. Ne var ki bazı görüşmeler daha doğrusu tanıştığınız kişiler bunun çok daha ötesinde. Adeta etkisinden saatlerce, günlerce ve hatta bir ömür boyu çıkamıyorsunuz.
Geçtiğimiz ay üç özel kadınla buluşmak için kendimi ayna karşısında pür dikkat hazırlanırken buldum. Aynen sevgilinizle buluşmadan önce duyduğunuz heyecan gibiydi.
Tarz ve güçFerhan İstanbullu
Marie Claire dergisinin genel yayın yönetmeni. Yaklaşık 10 dakikalık bir görüşme gerçekleştirdik geçen hafta.
Aile toplantılarında elden ele geçen fotoğraflardan biri. En soldaki ve arkadaki Rüştü Onur. Hemen altındaki cin gibi minik ise benim babaannem.
“Kelebeğin Rüyası” ile yeniden gündeme gelen şair Rüştü Onur babaanneminöz kuzeni. Babaannemle birlikte bu filmi izlemek pek az insanın başına gelebilecekbir şanstı
Şair Rüştü Onur öldüğünde neredeyse benimle aynı yaştaymış. Onur, babaannemin öz kuzeni. Benim için aile ziyaretlerinde tozlu çekmecelerden çıkan aile fotoğraflarında yer alan, sararmış gazetelerde hakkında köşe yazısı
olan, aşk hikayesi babaannem tarafından her fırsatta destansı bir şekilde anlatılan bir kahraman.
Son zamanlarda ise Yılmaz Erdoğan’ın mucizevi kalemi ile yarattığı “Kelebeğin Rüyası” filmi ile gündeme gelen, izleyenlerin hafızanızdan
silinmeyecek bir şair.
Her gün yorgun argın çıktığınız iş yerinizden ya da okulunuzdan eve giderken ne yemek yapmalı, ne almalı diye düşünmek sizin de canınızı sıkıyor mu?
Beş dakikada bütün duvarı gezip siparişlerinizi tamamlayabiliyorsunuz. Siparişiniz ertesi gün kapınızda.
Günde ortalama yarım saati alışverişte, yarım saati de bunun için harcadığınız yolda geçirirseniz, yılda 365 saati yani yaklaşık 16 tam günü alışverişinize harcıyorsunuz.
Neyse ki süpermarket zinciri Tesco sizin için süper bir fikir geliştirmiş. Akıllı telefonunuz varsa ve biraz da olsa rutin alışveriş size hiç bitmiyor gibi geliyorsa bunun Türkiye’ye gelmesi için dört gözle bekleyebilirsiniz!
Lise mezuniyeti balosu ve eğlencesi. Planlarsınız, beklersiniz, kimlerle gideceğinize karar verirsiniz, süslenirsiniz, gece boyu eğlenirsiniz. Kulağa hoş geliyor ama siz bununla yetinir miydiniz? Bir Norveçli olsanız asla!
RUSS döneminde olduğunuzun en büyük göstergesi üzerinizden çıkarmanız yasak olan kırmızı tulum.
Norveçli gençler bu 17 günlük parti döneminde bir arada zaman geçirmeyi tercih ediyor.
Norveçliler mezuniyet yıllarında geleneksel olarak 17 gün boyunca her gece bir partiye katılmak zorundalar. Hem de 1 Mayıs’tan
17 Mayıs’a kadar her gün. 1 Mayıs bildiğimiz gibi işçi bayramı. 17 Mayıs da Norveç’in milli bayramı.
Terör, cinayetler, skandallar, krizler... Ne yazık ki bu gündemin biraz dışına çıkıp da özgün içerik yaratabilen girişim bulmak zor. Araştıran, kimsenin keşfetmediğini keşfeden, yaratan ve ilgi çeken... Neyse ki az da olsa bunları yapanlar var
Mutlu yaşam rehberi
Türkiye’nin ilk ‘’Well-Being’’ internet sitesi, www.uplifers.com adresinde. İçeriği, ruhsal, fiziksel ve sosyal anlamda iyi olma hali ile ilgili. Kurucusu Eda Günay, Fransa’da Nobel Ödüllü araştırmacıların, yazarların yetiştiği Ecole Normale Superieure’de özel bursla medya araştırmaları yapmış. Bu sırada da psikoloji ve well-being dergilerinin söylemi ve bir bireyin bu söylemdeki temsili, konumlandırması hakkında çalışmalarda bulunmuş. Bunun sonucunda Türkiye’de bireyselliğin ve çalışmaya bağlı stresin arttığı günümüzde, bireylerin git gide bir hayat koçu arayışında olduğunu fark edip bir ekip kurmuş ve bu boşluğu haber kaynaklı giderebilmek için yola çıkmış.
Cinsellik, moda, seyehat, kişisel gelişim ve sağlık üzerine karşılaşmadığınız şeyler burada! Her gün farklı bakış açılarından üç tane özgün içerik yayınlıyorlar. Kendileri yurt dışındaki makaleleri ve trendleri takip ediyorlar. Olmayanı yaratmak ve diğer
Kola, telefon ve bilgisayar... Bir gün, bir şekilde hayatımızı kolaylaştırmaya başladı ve bugün onlar olmadan yaşayamıyoruz. Bir de hayatımıza yeni bir ürün katmadan farklılaşanlar var. Bunlar da bütün alışkanlıklarımızı değiştirebiliyor
İnovasyonun pazarlama ile kesiştiği en çarpıcı yanlarından birisi belki de daha önce yokluğunu hissetmediğiniz bir kavramı hayatımızın vazgeçilmezi haline getirmek.
Atalarımız sıcak bir yaz gününde bunaldıklarında “bir kola olsa da içsek” demediler hiçbir zaman. Oysa ki bizim için ne sıcaklar var ki o buz gibi kolayı içmeden serinlik hissine ulaşamadığımız.
Bundan 140 yıl önce Graham Bell telefonu icat ettiğinde, günün birinde telefonun her ilde kullanılacağını iddia etmiş. 140 yıl sonra bugünkü her insana bir telefon tablosunu görse, Graham Bell’in bile gözleri dolardı herhalde.
Peki ya bilgisayarlar? 20 yıl önce yokluğunu fark etmediğimiz bu cihazlar, bugün günde bir kez kullanmadığımızda kendimizi eksik hissettiriyor.
Kola, telefon ve bilgisayar... Bir gün, bir şekilde hayatımızı kolaylaştırmaya başladı ve bugün onlar olmadan yaşayamıyoruz. Bir de hayatımıza yeni bir ürün katmadan farklılaşanlar var. Bunlar da bütün
Sadece birkaç çeşit peynir, sabahın köründe kalkıp gazete dağıtmak, fiyortlarda çikolata keyfi, her sabah hazırlanan beslenme çantası... Zenginlik Norveç’te öyle umduğumuz gibi değil sanki...
Kolombiya’nın başkenti Bogota’nın Belediye Başkanı “Gelişmiş bir ülke fakir insanların araba kullandığı değil, zenginlerin toplu taşıma kullandığı yerdir’’ demiş. Birleşmiş Milletlerin en yaşanılası yer olarak seçtiği Norveç, bu sindirilmiş gelişmişliğin en son noktalarından birisini yaşamakta. İşte birkaç yıl öncesinden kalan, takip ettiğim kadarıyla hâlâ pek de değişmediğini düşündüğüm Norveç zenginliğinin sade izleri...
Sadece birkaç çeşit peynir
Bizde en küçük mahalle bakkalında bile onlarca çeşit peynir vardır. Oysa ki refah ülkesi Norveç’te durum bunun tam zıttı. Bu zenginlikler ülkesinde ne yüzlerce marka, ne de onlarca ithal peynir görebilme şansınız var. Dünyalar zengini olsanız da Norveç’te bir süpermarkete girdiğinizde alabileceğiniz bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar peynir çeşidi var.