Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Galatasaray eksik kadrosuyla... Ve rakibin tek bir futbolcusu kadar para etmeyen takımıyla İngiliz ve Süper Kupa Şampiyonu Liverpool’a kök söktürdü. Göğüslerimizi iftiharla doldurdu. Yürekten alkışlar... Sonsuz teşekkürler...
Acaba bütün Türkiye bu gururu ve sevinci hak ediyor mu?
Hayır...
Futbol kasabı bir hakem daha iki hafta önce takımın 4 futbolcusuna kırmızı kart gösterirken "Bazı kartlar yanlıştı ama hakem çok iyi maç idare etti" diye alkış tutanlar hiç hak etmedi Galatasaray’la sevinmeyi.
Aslan’ı ülkedeki futbolun seviyesine indirmek ve boğdurmak için türlü çeşitli dolap çevirenlerin Cimbom’un başarısıyla gururlanmaya hakkı yoktur.
Galatasaray’dan bir şey bekleme hakkı olanlar... Adalete inananlar, iyiyi alkışlayanlar, tribünleri dolduran ve onunla ağlayıp onunla gülenlerdir.
Geri kalanlar Galatasaray’la sevinmeyi hak etmiyor. Çünkü ülkenin dünya çapındaki tek markası olduğu halde bu takıma onlar hakkını vermiyor...
Başarıya katkısı olmayanların sevinmeye hakları olur mu?
Bu arada iyi futbolcuları neredeyse bedavaya satıp takımı kadroyu vasat futbolcularla dolduran ve ticaretten kazandıkları izlenimi veren yöneticiler giderek takımı karaya oturtacak gibi görünüyor... Bunu da bir köşeye not edelim...

"Doğmadan önce olanları bilmemek sürekli çocuk kalmaktır."
Cicero

Suat Özkaplan bu notu "yaşanmış vaka" kaydıyla gönderdi...
"Londra’da arkadaşlar Türk mahallesine gitmişler. Oradaki Türklerden bazıları tek kelime İngilizce bilmiyor. Çünkü adamlar manavdan alışveriş yapıyor, manav Türk, ev sahipleri Türk, arkadaşları Türk, esnaf Türk, filan neyse efendim bunlar giriyorlar bir bakkala, kasadaki elemanla sohbet ederken içeri bir İngiliz giriyor, tezgâhtaki eleman patronuna bağırıyor:
- İsmail abi bakıvericen mi, turist geldi bi dene"

Çin’de yaşayan Cem Aygün, bir gözlemini aktarıyor...
- Çin’de çok güzel bir alışkanlık var; küçük dükkândan büyük mağazalara kadar her yerde, alışverişinizi yaptıktan sonra tezgâhtar veya kasiyer tutarı söylüyor (mesela) "65 yuan tutuyor" diyor... Bütün para vermişseniz parayı alan tezgâhtar veya kasiyer sesli olarak (mesela) "100 yuan verdiniz" diyor. Paranın üstünü de yüksek sesle veriyor: (mesela) "Para üstü 35 yuan"... Böylece ne müşteri, ne de mağazanın karşı tarafı aldatma ihtimali oluşuyor... Bence, bizde de büyük süpermarketler böyle bir uygulamayı başlatabilir...

Samsun Spor Eğitim ve Tanıtma Vakfı SAMSEV’in dün geçtiği faks mesajı:
"Daha önce Dalaman ve Bartın’a kurulmak istenen ve yoğun halk tepkisi ile buralara kurulamayan 6 nolu fuel oil kullanacak 100’er MW’lık 2 adet Mobil santral Türkiye’nin en verimli ovası olan Çarşamba Ovası’na kurulmak üzeredir. Mobil adı ile çok 30 MW gücünde kurulması için yüzer veya gezer olmak üzere izin verilen bu santrallar yazar - gezer olmayıp sabit santrallardır. Devletimizin sulama projeleri için büyük yatırımlar yaptığı bu ova göz göre göre katledilecektir. Hükümetin bir kanadınca destek gören bu şirketler, gerçekleri gözden kaçırarak bu projeyi gerçekleştirmeye çalışmaktadır..."
***
Türkiye’de bu oyun hep oynanıyor... Elektrik ihtiyacı yokken elektrik santralı, havaalanı ihtiyacı yokken havaalanı kuruluyor.
Çünkü önemli olan yatırımın yararlı olması falan değil... Önemli olan müteahhidin para kazanması... Siyasetçinin müteahhide ödeme yapması için bir sebep yaratılması... Peşinden de siyasetçinin hizmet yapmış havası atarak oy tokatlamasıdır... Bu büyük sahtecilik sonucu halkın milyarlarca lirası boşa gittiği gibi çevre de katlediliyor... Bu oyun sürekli oynanıyor...
SAMSEV’in mesajında "Siyasi tercihler uğruna bu ovanın katledilmesine izin vermeyeceğiz" deniyor. Samsunluların bu sözü hayata geçirmesini bekliyoruz...

SSK Hastanesinde "Fizyoterapist" olarak görev yapan bir hanım kız... Tedavi ettiği gazeteci arkadaşımıza yarı şaka yarı ciddi bir şikâyetini aktarıyor... Bazı hastaların dili "fizyoterapist" demeye dönmüyormuş. Onun yerine ne mi diyorlarmış: "Fiyzoterörist"..

Bilge bir zat...
Televizyon kanalında öbür dünya ile ilgili bilgiç tartışmalara kulak misafiri olurken kendi kendine söylenmiş:
- Yahu, demiş, daha bilinenleri keşfedememiş olanlar, bilinmeyenlerle uğraşacak donanıma sahip görünüyorlar nasıl oluyorsa"