Kas hastalıkları yüzünden tekerlekli sandalyeye çakılmış çocuklar... Yaşama direnci yüzlerindeki umutlu tebessümlerden okunan, adları hasta ama ruhları ışık saçan insanlar... Onlarla geçen hafta sonu
Kas Hastalıkları Derneği'nin yıllık davetinde birlikte olduk. Duygularını paylaştık.
      Batı ülkelerinde tekerlekli sandalyeli gençlere yaşamın her alanında rastlayabilirsiniz. Tiyatroda, konserde, okulda, işyerinde... Türkiye'de ise onlar genellikle evden zor çıkarlar. Ne onlara göre merdivenler vardır kentlerde, ne vasıta, ne okul, ne iş... Tekerlekli sandalyesinde bir umut abidesi gibi oturan
Bahtiyar Dilek anlattı. Bu yıl açık liseye başlamış. Normal liseye gitmek istermiş. Ancak yakınlarındaki lisenin birinci sınıfı ikinci kattaymış. Ayrıca aile imkanları liseye kadar olan yolu gidip gelmesine yeterli değilmiş. O yüzden okula gidemiyor.
      Her birinin benzer öyküsü var bu çocukların.
      Kas Hastalıkları Derneği'ni soylu bir tıp adamı ve üniversite hocası; Profesör
Coşkun Özdemir 1978 yılında kurmuş...
Aynur Dik hanımefendi 16 yıldır ücretsiz genel sekreterliğini yapıyor.
      Çok kısıtlı parasal imkanlarla...
      Çoğu tedavisi imkansız hastalığa yakalanmış çocuk ve büyüklerin günlük yaşama uyumunu sağlamak...
      Onları aktif ve üretken bireyler haline getirmek...
      Uzman kadrolarla buluşturmak...
      Tıptaki yeni bilgileri izlemek ve onlara iletmek...
      Tekerlekli sandalye, ilaç, solunum cihazı desteği sağlamak için uğraşıp didiniyorlar... Bir avuç gönüllünün fedakar çabasıyla yürüyor dernek. Eğer bu soylu çabaya karınca kararınca destek olmak, yaşamın gerçek dertleriyle yüklü çocuklara el uzatmak isterseniz... Derneğin telefonunu çeviriniz:
0 212 663 65 53Ä°stanbul fethi
      İstanbul'un Fethi şenliklerle kutlanıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da dünyaya çarpıcı mesajlar veriyoruz. Fetih bizim açımızdan gurur verici bir olay. İstanbul'u 53 günde almışız. Zafer. Ne var ki eloğlu bizim mesajı hep ters tarafından alıyor! Bize göre fetih olan şey onlara göre gasp... Hakkımız olmayan bir toprak parçasına el koymak. Her yıl fetih şenliklerinde cümle aleme nisbet yapıyoruz:
     Â
- Bu kent bizim değildi zorla el koyduk, mesajı veriyoruz.
      Bu kentin geçmişte bize ait olmadığını hatırlatıyoruz.
      Çağdaş dünya zoraki işgali, toprak ihlalini kınarken biz bunu bir hak ve zafer olarak takdim ediyoruz. Övünüyoruz. Dünya uluslarının her türlü toprak işgalini kınamasını ama bizi haklı görmesini bekliyoruz. Hakkımızı teslim etmeyenleri kınıyoruz. Neden? Çünkü biz her durumda haklıyız.
Flamingo yolu...
      Çorum'da Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir Öğretmenevi binasına
"Flamingo Cafe Restaurant" adı verilmiş...
      Çorum yerel basını ve Kilim dergisi de;
"Türkçenin korunmasından birinci derecede sorumlu Milli Eğitim bünyesinde bir kuruma böylesi bir ad verilmesi kültürel cinayettir" diyerek kampanya başlatmış.
      Kutluyoruz... Yabancılaşma özentisine karşı çabaların daha da yaygınlaştırılmasını diliyoruz.
     Â
Cihan Demirci’den LAFORİZMA      El yapımı halılardan çok “el yapımı bombalar"ı meşhur bir ülke olacağız yakında!..
Ne kültür?
      İsim bolluğunda isim sıkıntısına bir küçük örnek vermiştik... Burhaniye'de bir lokanta kendisine
"Restoran Lokantası" adını yakıştırmış. Bir başka örneği de Mersinli okurumuz
Necdet Canaran göndermiş. Mersin'de yeni oluşan semtlerinden birine
"Konut Evleri" adını vermişler. Ankara'daki
"Konutkent" de pek farklı bir isim sayılmaz. Adı bir çıkmaz sokakla bile onurlandırılmayan nice yazar, şair, sanatçı, milli kahraman bir yanda dururken, caddelere numaralar, sitelere
"Konutkent" gibi adlar... Ne kültür?
BaÅŸkan'la sohbet
      Galatasaray Başkanı
Faruk Süren 'le söyleştik. Aklımıza takılan ve eleştiri konusu yaptığımız noktalarda bilgi aldık.
      Başkan, her zamanki nezaketiyle, birçok Avrupa kulübüne örnek olan projeler geliştirdiklerini ancak kimi konularda ellerinin kollarının bağlandığını anlattı. Örneğin kulüp ambleminin henüz geçen yıl koruma altına alındığını, bu yüzden rozet, tişört, hediyelik eşya satışlarında istenen ilerlemeyi kaydedemediklerini söyledi. Geçen haftaki yazımızda geçtiğinin aksine özel işlerinde özel bir iyileşme olmadığını, mesaisini Galatasaray'a verdiği için son 4 yılda en az 250 milyon dolar ciro kaybına uğradığını ekledi.
      Geldik Galatasaray'ın dillere destan borçlarına...
     Â
Faruk Süren 70 milyon dolar gibi rakamların abartma olduğunu, kulübün pasifinin 55 milyon dolar, aktifinin ise 49 milyon dolar olduğunu söylüyor.
      Peki Galatasaray nasıl kurtulacak?
      Başkan
Süren'e göre... 3 Haziran'da yapılacak Mali Kongre'de AİG firmasıyla işbirliği onaylanırsa Kulüp parasal açıdan rahatlayacak...
      - Aksi takdirde?
     Â
- Yerelleşeceğiz. Küçüleceğiz. Yabancı futbolcudan vazgeçeceğiz...      Başkan devam ediyor:
     Â
- Fatih Terim'in isteğine uyarak futbol gelirleri bundan sonra futbola harcanacak... Futbol hesaplarının merkezi Florya'ya taşınacak... Diğer spor dallarında sponsor aranacak. Bulunamazsa bu branşlar küçültülecek.      Futbolculara para verilmediği yolundaki haberlere Başkan gülüyor... Kimi örnekler veriyor. Bu yıl
Hagi'ye net 2 milyon dolar,
Küçük Hakan'a 1 milyon 349 bin,
Ergün'e 1 milyon 400 bin,
Suat'e 1 milyon 200 bin dolar ödenmiş.
Büyük Hakan'a son iki yılda ödenen para net 4,5 milyon dolar. Gerçekten hiç de küçük sayılmayacak rakamlar.
      Kulübün düze çıkması için 3 Haziran'daki Mali Kongre'de muhalefetin AİG firmasıyla işbirliğini onaylaması ve yeni gelir kaynaklarına kapı açması önem taşıyor. Bu onay verilirse parasal sorunlar çözülecek gibi görünüyor.
     Â
Temel, arkadaşı
İdris'e havasını atıyormuş:
      - Haçan penum buyük dedem Rus harbinde Ruslara karşi savaşti... Dedem Çanakkale harbinde İnciluzlere karşı savaşti... Babam Kurtuliş Savaşı'nda Yunan'a karşi savaşti... Ben de Kore'de Korelilere karşi savaştim.
     Â
İdris atılmış:
     Â
- Ula demiÅŸ,
haçan senun de ne geçimsuz sulalen var imiş!
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr